Bahçeli ve ekibi neden gitmeli?
MHP genel başkan adaylığı için yollara düşen Akşener'e ilgi neden büyük? Niçin ülkücü itaat kültürünün gölgesinde yetişmiş ülkücüler tam tersini yapıyor?
Nedeni psikolojik doyum ve beklenti...
Bahçeli yönetimindeki MHP, ülkücülerin sosyal beklentilerini karşılayamadı... Grup ihtiyaçlarına cevap vermek yerine bir çeşit AKP modeli uyguladı. İtiraz edenleri hoş görmek yerine terslemeyi seçti... "Biz yanlış mı yapıyoruz acaba" diye yüksek sesle konuşanları susturup cezalandırma yoluna gitti...
Dik duranları eğmek istedi. Dik duranlar eğilmediği için de topluca cezalandırıldı. MHP yönetimi bu tutum ve davranışlarıyla hem hoşgörüden ve hem de ideolojinin ahlaki tutarlığından uzaklaştı.
"Kardeşlik hukuku" üzerine kurulu ülkücü hareket, "birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için" felsefesini zihninin derinliklerinde içselleştirmişti. Öyle ki zaman zaman terörle ilgili haberlerde okuduğunuz kahramanlık hikâyelerinde olduğu gibi ülkücüler de, biri diğeri için kendisini feda edecek kadar yüksek grup bağlılığı göstermekteydi.
Hatırlayın bundan bir kaç hafta evvel şehit olan bir subayın/komutanın vurulduğunu gören askerler, anında hiç düşünmeden öleceğini bile bile kendi bedenini siper etmek için yaralı komutanlarının üstüne atlamış ve hep birlikte şehit olmuşlardı.
Yine, özel harekâtçı bir polis yaralanınca genç bir uzman çavuş üzerine atlamış, kendini ölüme atarak onun hayatını kurtarmak istemişti...
İşte bu duygu o duygu...
Bu duyguyu en iyi biz biliyoruz. Ülkücülerin 12 Eylül öncesinde yaşadığı fedakârlık duygusu bu...
"Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için..."
Müthiş bir grup dinamiği... Çokluğun tek olana, bir olana dönüşmesindeki derin psikoloji... Düşünün bütün kalabalıklar sanki bir kişi gibiydi.
Bahçeli ekibi, bu bilinci, şahsi çıkar ve menfaat uğruna dağıttı. Çok daha vahimi, "partiyi ele geçiriyorlar, hainler, sapıklar, cemaatin adamları" gibi iftiralar atarak herkesi şoke etti...
Düşünün... Büyük umutlarla yıllarca kendisine önem verdiğiniz, uzun süre bağrınıza basıp, oy verip, başınızın üstünde tuttuğunuz biri çıkmış size iftira atıyor. Yapmadıklarınızı "yaptı", diyor...
Ne hissedersiniz?
Biz de onu hissettik...
Koltuğa sarılarak ülkücülerin "koltuk dünya malıdır. Asıl olan yüce değerlerimizdir. Ülkemizdir... Vatanımızdır... Önemli olan kul hakkıdır. İlâyı kelimatullahtır" felsefesinin ortasına "ayrılmam da ayrılmam" tezini, salt nefsi ve kişisel çıkarı koyarak, ülkücü erdemleri ve değerleri çökertti...
Kaç yıldır hükümetin baskısını üzerinde hisseden, kutsal saydığı değerlerin kırılıp yok edilişini üzülerek, içi sızlayarak görüp izleyen ülkücü camia, bunu yapan iktidara Bahçeli ekibinin sert sözlerle, ağır kelimelerle saldırmasını samimi sandı. Zaman içinde anladık ki bütün bunlar, kalabalıkların öfkesini dindirmek, hükümet aleyhine ortaya çıkabilecek beklenmedik tepkileri aşağı çekmek içinmiş. Çünkü en son gelinen noktada açık ve net olarak anlaşıldı ki, Bahçeli yönetimi anayasacı olmuş ve referanduma "selektör yapıyor."
Hayal kırklığı budur işte...
Milliyetçi camianın talepleri karşılıksız kaldıkça, insanlar hükümet baskısını ülke ve toplum üzerinde hissettikçe, beklenen talebi karşılayamayan Bahçeli ekibinin işi zor olmaya devam edecektir.
Bu sebeple Bahçeli ve ekibi gitmelidir... Çünkü güven vermiyor...