Ayrışmaya izin yok!
Etnik grupların “millet”ten ayrıştırılmasının bizi nereye götüreceğini Prof. Dr. Ahmet Buran ve Berna Yüksel Çak’ın birlikte ortaya koydukları “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında bir bir gösterildiğini yazmış, “etnik grup” ve “millet” kavramlarının üzerinde durmuştuk.
Eserde, bu tarifler örneklerle de müşahhaslaştırılmıştır.
Kitabın sonuç bölümünde varılan netice -kısaca- şöyle sıralanmaktadır:
“Türk kimliği, Türkiye’de dar anlamda ve sosyo-kültürel açıdan bir etnik kimlik özelliği taşımakla birlikte, anayasal, siyasal, toplumsal ve tarihsel açıdan bir ’etnik grup’kimliği değildir. Farklı dinlere, soylara ve dillere mensup kişilerin ortak siyasal, hukuksal ve toplumsal kimliğidir. Fransa devleti vatandaşlarına nasıl Fransız deniyorsa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da Türk denir.
Türkiye’de yaşayan nüfusun yaklaşık %85-90’ı kendini Türk olarak ifade etmektedir. Bir toplumda nüfusun yüzde 85-90’ı ortak bir kimliğe mensup ise, sosyolojik olarak o toplumun ‘mozaik’ bir yapıda olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye siyasal ve ulusal bakımdan tek kimlikli bir ülkedir. Bu kimliğin adı da ‘Türk’tür.
Türkiye’de yaşayan etnik grupların her birinin ana dilleri vardır. Ancak ana dili bu etnik dillerden biri olan çok sayıda insanın günümüzde ana dili Türkçedir.” (s.305-307).
Prof. Dr. A. Baran ve B. Y. Çak’ın araştırmasında Türkiye’de, Recep T. Erdoğan’ın sıralayıp durduğu gibi 36 etnik grup değil, 15 etnik grup yaşamaktadır.
Yukarıdaki tespitlerin “sağlama”sını yapacağız:
TESEV ve KONDA’nın birlikte yaptığı araştırma, bahsettiğimiz kitapla aynı yıl ama sonraki aylarda (Kasım 2012) açıklanmıştır:
Halkın %82,3’ü “Anayasa Atatürk ilke ve inkılapları ile Atatürk milliyetçiliğine yer vermelidir.” diyor.
“Atatürk milliyetçiliği” meselesi tartışmalı olsa dahi bu kavramın arka planı “Türk milliyetçiliği”dir. Her kesimden halk bile bile “evet” demiştir.
“Ülkenin resmî dili ne olmalıdır?” sorusuna %85 “yalnızca Türkçe olmalıdır.” diyor.
“Temel eğitimde eğitim dili ne olmalıdır?” sorusuna %73’lük kesim “Yalnızca Türkçe olmalıdır.”, yüzde 27’lik kesim ise “Türkçenin yanı sıra herkes ana babasından öğrendiği ve konuştuğu dilde eğitim alabilir.” diyor. (İhtimal olarak belirtildiğine dikkat!)
Bu araştırmayı yapanların PKK tezlerini haklı gördüklerini hatırlatalım. Onların kedilerine yonttukları yüzdeleri de ekleyip çıkarırsanız, “işbirlikçi” araştırmada bile halkın tavrını açık ortaya koyduğu görülecektir.
Bu bize, “Türkiye’de Diller ve Etnik Gruplar” kitabında varılan sonuçla bir uyum olduğunu da gösterir.
Burnu kaf dağında olan sol-sağ liberaller, onların izine basan İslâmcılıkları kendilerinden menkul Neo-İslâmcılar (ve de AKP yönetimi) ne kadar çırpınırsa çırpınsın halk bölünmeye izin vermiyor/vermeyecek.