AYM tartışması (2) "Olmasa da olur" mu?
Bu zamana kadar yazılarımda eleştirilerimden en çok nasibini alan yargı sistemi olmuştur. Hukukçu olmam bir yana, doğru işleyen bir yargı sistemine vatandaş olarak da duyduğum güvence ihtiyacındandı bu. Aynı amaçla, farkındalık ve dolayısıyla kamuoyu oluşturma maksatlı hep yargının işlemezliğinden, bağımlılığından, taraflılığından, hatta zaman zaman hukuk tanımazlığından dem vurdum.
Ancak son günlerde yaşananlar, beni yargı sistemi içerisindeki yerinden mütevellit eleştirilerimin en fazla muhatabı olan Anayasa Mahkemesi'ni (AYM) savunmaya zorladı.
Çünkü bazı kararlarını, ilkesel yanlışlarını eleştirsem de "varlığının" tartışılmaya açılması, demokrasi açısından hayati bir tehlike oluştururken, susmak mümkün değil.
***
Çoğulcu demokrasiyi benimsememiş iktidarlar isterler ki, ülkeyi yönetirken ayaklarına taş değmesin. Adeta dikensiz bir gül bahçesi olsun ülke.
Bu açıdan ayak bağıdır AYM gibi kurumlar, muhalif partiler, sivil toplum…
Dolayısıyla da düşmanmış gibi gösterilir. Sanki meşru tek unsur iktidardır, onun dışındakiler, hele ki ona karşı gelenler, vatan hainidir. Önce başta basın eliyle muhalefet yok sayılır, terörist, hain vb. suçlanma tehdidiyle lal edilir; sonra demokrasiyi besleyen kurumlar itibarsızlaştırılır, işlevsizleştirilir veya imkân bulunursa kaldırılır.
Şimdi yapılmak istenen, AYM' nin, yani bir ayak bağının kaldırılması ve ülkenin tek kişilik yapılanmasını bozabilecek hiçbir çoğulcu unsura yer verilmemesi.
Peki olmadan olur mu? AYM olmasa da ülke yönetilir mi?
Elbette yönetilir.
Ama bu nasıl bir yönetim olur?
Böyle bir yönetimde nasıl bir hukuk işler?
Vesayet tartışması
Bu son soruya cevap vermeden önce değinilmesi gereken bir tartışma da AYM' nin vesayet kurumu olup olmadığı tartışmasıdır.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin de imasını yaptığı bu iddianın dayandığı fikir şu:
Egemenlik kayıtsız şartsız milletin ve millet de bu egemenliğini seçtiği temsilcileri yani meclis aracılığıyla kullanıyor; o halde, AYM, yargısal denetim yaparak meclis çoğunluğunun iradesine karşı gelmektedir.
Bu iddianın alt fikri ise şöyle: Siyasal iktidar hiçbir yargısal denetime tabi olmadan her türü güce sahip olarak ülkeyi yönetsin.
İşte yukarıdaki 'AYM olmazsa nasıl bir hukuk işler?' sorusunun cevabı da bu fikre sahiplerin gönlünde yatandır:
AYM olmaz ise, yönetenlerin hukuku işler.
Şu unutulmamalı ki, yargı da yönetimin hukuki zeminde kalması gayesini halk adına taşır ve halk adına karar verir.
Tek adam sisteminde AYM
Bahçeli, AYM' nin Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ruhuna uygun olmadığını söyledi.
İddia bir açıdan doğru, bir açıdan yanlış.
Şöyle ki, evet, her türlü gücün bir kişide toplandığı bir sistemde, hukuk devletini yaşatmaya çalışan, demokratik bir rejimin adeta garantörü olan AYM' ye ve hatta yargı sistemine ihtiyaç yoktur elbet.
Ancak her ne kadar Türk tipi de olsa bu eğer bir başkanlık sistemiyse, yüksek yargının varlığı ve bağımsızlığı ve tarafsızlığı hayati önemdedir. Sert kuvvetler ayrılığına dayanan başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme alanlarının ne olduğunu anayasal ilkeler çerçevesinde ancak yüksek yargı somutlaştırabilir. Bir nevi hakemlik yapar.
Bu açıdan başkanlık sistemlerinde hakimlerin belirlenme prosedürü çok daha önem arz eder ki, Bahçeli'nin gönlünde yapılan AYM yapılanmasının hangi ülke örneği olduğunu öğrendiğimizde bunlardan da detaylıca bahsederiz.