AYM kararları "ivedilikle" uygulanmak zorundadır!
AYM, FETÖ suçlaması ile yargılanan dört kişinin bireysel başvurularıyla ilgili kararını verdi. AYM eski üyesi Alparslan Altan'ın tutuklanmasının hukuki olmadığı iddiasını reddine; Mehmet Altan ve Şahin Alpay'ın, "suç işlendiğine dair kuvvetli belirti yeterince ortaya konulamadığı" için tutuklanmalarının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğine; Turhan Günay'ın dokuz aylık tutukluluğunun, delillerin yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğine karar verdi.
Türkiye'nin hâlâ bir hukuk devleti olduğunu ve yargının tamamen yürütmenin emrinde olmadığını göstermesi açısından bu kararlar önemliydi.
Bunun yanı sıra, bu kararın AİHM'den önce verilmesi de olumlu bir gelişme. Aksi halde, AİHM, AYM' yi hukuki bir başvuru mercii olarak kabul etmemesi ve kendisine yapılan başvuruları bu aşamayı aramadan doğrudan kabul etmesi ihtimali oluşacaktı. Bu da, Türkiye'nin hukuki imajını iyice yerle bir edecekti. Şu halde ise, AİHM'nin şubat ayı içerisinde karar vermesi bekleniyor.
Buna ek olarak, AYM verdiği bu kararlar, tutuklu bulunan diğer gazeteciler için emsal niteliği taşıdığından da sevindirmişti. Ancak bu sevinç kısa sürdü.
Şahin Alpay'ı yargılayan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi ve Mehmet Altan'ı yargılayan İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi "gerekçeli karar tebliğ edilmediği ve Resmi Gazete'de yayımlanmadığı"nı ileri sürerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verdi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği kararda, "6216 sayılı yasaya aykırı olarak 'görev gaspı' sonucunu doğuran Anayasa Mahkemesinin kararının dikkate alınması yasal olarak mümkün bulunmadığından..." ifadeleri yer aldı. Ardından, Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, AYM'nin "anayasa ve yasaların çizdiği sınırı aştığını" ifade etti.
Olağanüstü hal koşullarında, olağanüstü halle ilgisi olmayan KHK'lar çıkararak "anayasa ve yasaların çizdiği sınırları aşan" hükümetten bu tarz bir açıklama gelmesi trajikomik.
Öte yandan, AYM'nin verdiği kararlar incelendiğinde, herhangi bir "yetki gaspı"nın söz konusu olmadığı görülmektedir. Nitekim bireysel başvurularda AYM "tahliye" kararı veremez, "başvurucunun hakkının ihlal edildiğine ya da edilmediğine karar verilir." Yerel mahkemeler de bunun gereğini yaparak "tahliye" kararı verir. Bu açıdan AYM'nin kararları yerindedir.
***
"Gerekçeli karar tebliği ve Resmi Gazetede yayınlanma" konusuna gelirsek… Anayasanın 153. maddesinin son fıkrası şöyle der: "Anayasa Mahkemesi'nin kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar." Ancak bu hüküm AYM' nin "iptal kararları" için geçerlidir. Oysa söz konusu kararlar, AYM' nin iptal kararına ilişkin değil, bireysel başvuru sonucu verdiği bir "ihlal kararı"na ilişkindir.
Bireysel başvuru için, "Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun"na ve "Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü"ne bakmak gerekir. Ve Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü madde 79, ihlalin tespit edilmesi durumunda şöyle der:
"(AYM) İhlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosyayı ilgili mahkemeye gönderir. İlgili mahkeme, Bölümün ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde yeniden yargılama yapar ve mümkünse dosya üzerinden ivedilikle karar verir."
İçtüzüğün "Kararın imzalanması, tebliği ve yayımlanması" başlıklı 81.maddesi de, mahkemelerin, AYM ihlal kararlarını uygulaması için 'tebliğ' ve 'Resmi Gazete' de yayın' "önkoşulu" getirmemiştir.
***
AYM' nin kararının beğenilmemesi, eleştirilmesi mümkündür. Ancak tanınmaması, uygulanmaması mümkün değildir. Ağır Ceza Mahkemeleri'nin, Anayasa Mahkemesi'nin kararını uygulamaması normlar hiyerarşisini alt üst eder.
AYM, 9 ay gecikmeli de olsa pozitif hukuka uygun karar verdi. Umarım Ağır Ceza Mahkemeleri de bir an önce kararından dönüp, anayasaya uygun davranmaya başlar.