Ayasofya için topu neden Danıştay'a attılar?
Ayasofya, 916 yıl kilise, 481 yıl cami olarak kullanılan, İstanbul'un fethine simge olmuş, evrensel kültür mirası olan bir yapı. Siyasi ve tarihi önemi su götürmez. Ancak evirilip çevrilip devamlı gündeme getirilmesi bu öneminden bağımsız olarak, esas gündemi unutturmak ve sözde mağduriyet oluşturmaktan başka bir sebeple değil.
İşte, İYİ Parti'nin "Ayasofya'nın ibadete açılması" önerisinin bu söylemi sıklıkla dile getirenlerce reddi de bu sahte gündemin samimiyetsizliğini pazara çıkarmış oldu.
Ancak benim bugün değinmek istediğim, bu meselenin iç hukuktaki boyutu ve topun Danıştay'ın kucağına neden atıldığı.
Danıştay, ne diyecek?
Cumhurbaşkanı, "Böyle bir adım atılacaksa yetki sahipleri bellidir. Bu ülkenin dinamiklerinde yanan bir şey var. Şu anda biz hukuk devleti olarak Danıştay'ın vereceği kararı bekliyoruz. Kararı verdikten sonra atılması gereken neyse o adımlar atılır" dedi ve gözler Danıştay'a çevrildi.
Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesini içeren 21.11.1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararının iptali için daha önceden açılan davada, bu hususun idarenin takdir yetkisi içinde olduğu, dolayısıyla hukuka aykırılık bulunmadığı belirtildi.
Ayasofya'nın müze olmasına dair Bakanlar Kurulu kararının iptaline ilişkin açılan davalardan ilkinde, tarihi ve kültürel değeri nedeniyle yapının müze olmasında hukuka aykırılık olmadığı gerekçe gösterilerek ret kararı verildi.
Daha sonra davayı açan Sürekli Vakıflar Tarihi Eserler ve Çevreye Hizmet Derneği'nin Danıştay'ın bu kararına itiraz etmesi nedeniyle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca verilen karar ile Danıştay'ın ret kararı kesinleşti.
Daha sonra açılan davada ise, önceki davada ret kararı verilerek bu kararın kesinleştiği, yeniden dava hakkını doğuracak yeni bir hukuki durumun ortaya çıkmadığı gerekçesiyle ve süre aşımından reddine karar verildi.
Görüldüğü üzere, Danıştay'ın bu husustaki kararları gayet açıktır ve halen değişen bir hukuki durum olmadığından davanın reddine karar vermesi kuvvetle muhtemeldir.
Atatürk'ün sağlığında verdiği bir karardaki imzanın sahteliği gibi, Atatürk'ün genel söylem ve tutumlarına ters düşen mesnetsiz iddiaların ise kabul bulması mümkün değildir.
Cumhurbaşkanı neden yapmıyor?
İdare hukukunun prensiplerinden biri "yetkide ve usulde paralellik ilkesi"dir. Yani, aksine bir hüküm olmadığı müddetçe, idare tarafından belli bir usule uyularak yapılan idari işlemin yine aynı usulle geri alınması veya değiştirilmesi mümkündür.
Ayasofya'ya müze niteliği kazandıran karar, bir Bakanlar Kurulu Kararıdır. Ancak 2017 Anayasa değişikliği sonucu Bakanlar Kurulu kaldırılmış, yeni geçilen hükümet sistemi ile yürütme tek başlı olmuş ve yürütmeye dair yetkiler de Cumhurbaşkanına verilmiştir.
Yani, Ayasofya'nın Cumhurbaşkanı Kararı ile cami olarak kullanıma açılması mümkündür.
O halde, Cumhurbaşkanı, topu neden Danıştay'a attı?
Aslında bu sorunun cevabını bir yıl önce Cumhurbaşkanı bizzat vermişti:
"Bu işin bir siyasi boyutu var. Yan tarafta Sultanahmet'i doldurmayacaksın, 'Ayasofya'yı dolduralım' diyeceksin… Bu oyunlara gelmeyelim. Bunların hepsi tezgâh."
Peki bir yılda bu siyasi boyut ortadan mı kalktı? Elbette, kalkmadı.
Mesele hukuki olmaktan çok siyasi, tarihi, kültürel ve hatta ekonomik.
Şimdi, Danıştay, mevcut tutumunu korursa, iki taraflı bir kazanım olacak. AKP, 'Eyy ümmetim, biz istedik ama bağımsız (!) yargı engel oldu ve biz de yargı kararlarına saygılıyız' diyecek; Danıştay ise, 'bakın ne kadar da bağımsızım, iddia ettiğiniz gibi yürütmeye bağımlı hale gelmedim' imajı verecek.
Danıştay, beklenmedik bir şekilde aksi yönde karar verirse, uluslararası ilişkilerde nasıl bir duruş sergilemeyi düşünüyorlar bilinmez ama Cumhurbaşkanı Kararı ile yapılabilecek bir işlem için Danıştay'a topu atmanın Cumhurbaşkanı'nın da isteksizliğini gösterdiği kanaatindeyim.
Ekonomi tepetaklak giderken, muhafazakâr camiayı bu yolla bir araya getirme derdinde iseler eğer, uluslararası ilişkilerde alınacak karşılık ekonomide ve (AKP açısından en önemlisi) sandıkta çok daha büyük kayıplara neden olabilir.