Avrupa Konseyi'nin dikkat çeken raporu
1994'ten 2010 yılına kadar 16 yıllık sürede 193 kişi Cumhurbaşkanına hakaretten mahkûm olmuşken; 2010 ile 2014 yılları arası 4 yıllık sürede de mahkûmiyet sayısı 193.
2019 yılı istatistikleri açıklanmadığı için son yılı dahil etmeden yazıyorum; 2019 öncesi yalnızca 4 yıllık sürede bu suçtan mahkumiyetle sonuçlanan dava sayısı 5 bin 683!
Yalnız dikkat ediniz; bu sayılar mahkumiyetle sonuçlanan davalara ait. 2019 yılı hariç, öncesindeki 4 yılda toplam açılan dava sayısı 14 bin 677.
3 cümle 3 rakamsal veri, demokraside ve özgürlüklerde yaşadığımız gerilemeyi saptamaya yetiyor ancak bir de uluslararası kuruluşlarca yapılan saptamalar var.
Medya özgürlüğü
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) tarafından medya özgürlüğü üzerine bir rapor hazırlandı ve bu raporda Türkiye'de basın özgürlüğüne yönelik önemli uyarılara yer verildi.
Raporun tam adı, "Avrupa'da Gazetecilerin Güvenliği ve Medya Özgürlüğü". Bir Avrupa ülkesi olarak haliyle raporda Türkiye'den de bahsediliyor, ancak şu şekilde:
Sürpriz bir saptama olmasa da tekrar tekrar belirterek bu hususa dikkat çekmekte fayda var; AKPM'nin raporuna göre, Avrupa Konseyi içinde en fazla tutuklu gazeteci Türkiye'de.
Keyfi tutuklamalar, tutukluluk sürelerinin uzunluğu, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin Türkiye aleyhine verdiği ifade ve düşünce özgürlüğü ihlali kararları, RTÜK denetiminin basın hürriyetini engellemeyecek şekilde yapılması gerektiği, raporda vurgulanan ve artık söylemekten dilimizde tüy biten hususlar…
Terörle mücadele yasaları suistimal ediliyor
Ancak AKPM'nin raporundaki en dikkat çekici ifade, şüphesiz ki Türkiye'ye yöneltilen son zamanlarda sık sık ilgili komitelerin raporlarında benzerlerine rastladığımız şu cümle:
"Türkiye, ceza ve terörle mücadele yasalarını basın ve gazetecileri susturmak için suistimal etmeye son versin."
Geçtiğimiz hafta da yazdım: Mahkemelerden adalet içeren kararlar değil, siyaset içeren kararlar çıkıyor.
İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin son dönem kararlarında özellikle dikkat çeken bir saptama bu. Bununla bağlantılı olarak da bazı suç tiplerindeki dava sayısında yaşanan artış da dikkat çekiyor elbet.
O yüzden raporda özellikle, "Cumhurbaşkanına hakaret suçuna" işaret edilerek, düzeltilmesi veya kaldırılması gerektiğinden bahsediliyor.
Aslına bakarsanız, bu, yeni bir suç değil. Cumhurbaşkanına hakaret, ilk olarak, 1993 yılında suç olarak düzenleniyor. Ancak o zamandan beri açılan davalara baktığımızda, suçu içeren maddenin adeta 2010 yılından beridir kayda değer şekilde kullanıldığını görüyoruz. 2014 yılından sonra da söz konusu suç üzerinden açılan dava sayısında yazının başında yazdığım anormal artış görülüyor.
Gazeteciler hapishanesi
Tabi hal bu olunca söz konusu tavırdan en çok gazeteciler nasibini alıyor ve Türkiye, "gazeteciler hapishanesine" dönüşüyor. Bu, benim nitelemem değil, Gazetecileri Koruma Komitesi yakın bir tarihte bu ifadeyi Türkiye için kullandı. Üstelik bu utanç duyulacak sıfatı, Çin ile paylaşıyoruz. Suudi Arabistan, Mısır, Eritre, Vietnam ve İran gibi ülkeler dahi mesleklerini icra eden gazetecileri hapse atmada Türkiye'nin gerisinden geliyor.
Halimiz bu. Avrupa Konseyi raporunda da açıkça ortaya konmuş; rapor, bugün de Fransa'da düzenlenecek AKPM Genel Kurul oturumunda tartışılarak oylanacak. Benzer şeyler yine söylenecek ve biz, siyasi ve ekonomik yansımalarını yoğun olarak hissettiğimiz bu raporları görmezden geldikçe, adımız Çin'le aynı kategorilerde anılmaya devam edecek...