Atatürk'ü anlamak... Ama nasıl?
Aşağıdaki değerlendirme, bir öğretim üyesinin. Bu şartlarda ismini vermek istemiyorum. Fakülteden arkadaşım... Harp okullarında, üniversitelerde yıllar yılı M. Kemal Atatürk ve dönemi üzerine dersler vermiş ve hâlen vermekte olan, fikri sloganlara hapsetmediği için zaman zaman soruşturmaya uğrayan "Doç. Dr." arkadaşımın "M. Kemal'i nasıl anlamalıyız?" sorumuza verdiği cevabı okuyacaksınız.
Bugün 23 Nisan... Büyük Millet Meclisi'nin ("Türkiye" başa sonra ekleniyor.) açılışının yüzüncü yılındayız. Bilelim ve gerçekçi kutlayalım. Araya ne soru, ne söz katıyorum. Cevabı aynen veriyorum:
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, gerçekçi, bilim ve teknolojiye inanmış, kendi kültürünü ve insanî değerleri özümsemiş, iyi bir devlet adamı, asker, çok yönlü bir insandır. Dâhi falan da değildir. Atatürkçülük diye bir doktrin de yoktur. Kemalizm sözü de gerçekçi değildir; sözde Atatürkçü ve Atatürk tüccarlarının uydurmasıdır. Atatürk, fikir ve uygulamayı bir arada götürmüş, onun için de milleti ona inanmıştır. Gerek Millî Mücadele'nin, gerekse yeni devletin başarısı bundandır.
Atatürk "Biz yapamayacağız işleri yapar gibi gözüken sahtekârlardan değiliz." diyor. Büyük Millet Meclisi'ni toplamadaki stratejisi, birlik ve beraberliği sağlamadaki başarısı, kıt'a sevk ve idaresini iyi bilmesi (insan psikolojisi ve davranışlarını çok önemsediği için) sonucunda; hukukî bir zeminde M. Âkif'i, Halide Edib'i, Meclis-i Mebusan Başkanı Celaleddin Ârif Bey'i, F. Çakmak'ı, İsmet Paşa'yı, Rauf Bey'i, vd. bir araya toplaması da teşkilâtçı özelliğini göstermesi bakımından önemlidir. Geçmişle geleceği planlayabilmiş, dönemin şartlarını ve imkânlarını iyi değerlendirmiştir. En büyük lider olarak Hz. Muhammed'i göstermesi göz ardı edilmemesi gereken hususlardandır. Bu karizmatik liderliği onun başarısındaki temel unsurlardandır.
Atatürk'ü anlamanın en kolay yolu tarih biliminin temel unsurlarından olan, "zaman, mekân ve sebep sonuç ilişkisi"ni iyi kurabilmektir. Dürbünün tersinden tarihe bakmak yani sonuca bakarak -ki bizim aydınlarımızda ve toplumumuzda Atatürk sonrası böyle bir bakış açısı geliştirilmiştir maalesef- geleceğe yönelik tahminde bulunmak, faraziyelerde bulunmak doğru değildir.
Yani "Atatürk ölmeseydi..." gibi çıkarımlar doğru değildir, bilimsellikle alakası da yoktur. İşte bu tabulaştırmadır.
Çünkü Atatürk de bir insandır ve peygamberler gibi, dünyadaki pek çok önemli liderler gibi ölmüştür. Böyle ifadelerle Atatürk'ü yüceltmek de mümkün değildir. Önemli olan tarihin temel unsurlarını ve felsefesini dikkate alarak yaptıklarıyla, söylediklerini kaynaştırıp dünyadaki gelişimleri, Atatürk'ün yaptıklarını bugüne uyarlayabilmektir.
Atatürk 'ü anlatmak günler alacağı için, ben onun felsefesini oluşturan şu sözlerini ifade edeyim: "Devlet hayatı, fikir hayatı ve ekonomik hayat bir makinenin dişlileri gibidir." Yani birbirini tamamlar, eş zamanlı dönmelidir. Bunun anlamı; bu günkü yönetim anlayışı, "sistem yaklaşımı"dır.
Gerçekçilik açısından bakışını şöyle özetlemek gerekir: "Biz ilhamlarımızı gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Bizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bağrından çıktığımız Türk Milleti ve bir de milletler tarihinin bin bir facia ve ıstırap kaydeden yapraklarından çıkardığımız neticelerdir."
Devlet yönetimi ve Cumhuriyetle ilgili sözleri aynı zamanda bir sosyolog gibidir ancak sadece teoride değil bunların tatbikatını da yapmıştır. Devlet şu iki amaç için kurulur: "Ülke içinde adalet ve güvenliği sağlamak, ülkeyi dışarıya karşı korumak." Devlet ve memleket işlerinde hatıra gönüle bakılmaz. (yani liyakat) Cumhuriyetin tanımı o kadar anlamlıdır ki: "Cumhuriyet, demokrasi esasına müstenit idare tarzıdır." sözüyle demokrasiyi bir kültür olarak, anlayış olarak ortaya koymuştur. ....
Eğitimle ilgili şu sözleri ne kadar güzel ve anlamlıdır. (Sakarya meydan muharebesi öncesi Maarif kongresini toplamış, erteleme taleplerine karşı çıkmıştır.) "Terbiyedir ki bir milleti ya hür, bağımsız, yüce bir toplum halinde yaşatır, ya da esaret ve sefalete terk eder."
Ekonomi ile yakından ilgili olduğunu bu konudaki sözleri açıkça göstermektedir: "Ekonomi demek her şey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için her şey demektir." İzmir İktisat Kongresi'ni toplamak, mutedil devletçilik anlayış ve uygulamasını yapmak, liberalizm, Marksizm ile görüşleri vb.
Sonuç olarak şunu söylemek mümkündür: Gazi (burada şunu da vurgulayalım, Soyadı kanunu çıkana kadar en sevdiği unvan Gazi Mustafa Kemal'dir) Mustafa Kemal Atatürk sistem yaklaşımı anlayışıyla sistemi bir bütün olarak görmüş, bu yaklaşımı uygulayarak başarılı olmuştur. Günümüz de Atatürk'e siyasal İslâmcılar, cemaatler, sol ve masonik kesimler ATATÜRK soyadından rahatsız olmaktadır. Tıpkı: "Ne mutlu Türk'üm diyene!" sözüne duydukları rahatsızlık gibi.