Arnavutluk örneği (2)

Bütünden kopuşa Arnavut örneğini vereceğimi belirtmiştim. Kaynağım bir yabancının yazdıkları... Dr. Adurrauf Sinno, yetkin ilmiyle “Osmanlı’nın Sancılı Yıllarında Araplar Kürtler Arnavutlar” başlıklı bir eser yayınlamıştır.
Türkiye şu anda “sancılı”...
Osmanlı’da Batılı zihniyeti ruhuna sindirmek isterken, “Peygamber Efendimizin turabı olurum” mealinde söz eden, gerçekten Hicaz’da hizmetleri de olan Abdülmecid döneminde Avrupa’nın hâkim devletlerinin telkin ve baskısıyla fermanlar yayınlamış ve artık “Gâvura gâvur denmeyecek!” diye özetleyebileceğimiz bir anlayışı yerleştirmek istemiş, giderek bu anlayış, Müslüman literatüründe “gâvur” diye adlandırılan anâsırın tamamen Osmanlı’dan uzaklaşmasına yol açmıştı. Bu “uzaklaşma”, “Müslümanlar”a da sirayet etmiş. 1877-1878 Rus-Osmanlı Savaşının akabinde imzalanan Berlin Antlaşmasıyla Müslüman anâsırı da iyiden iyiye dürtüklemişti.
Arnavutların kopuşunun ayrıntıları şimdiki “sancılı” döneme örnektir. Kime örnek olacak demeyeceğim, siz Arnavutların kopuş hikâyesini çok özet okuyacaksınız ve çok iyi bildiğiniz bir şablona oturtacaksınız.
Tabiî Osmanlı Hükûmetinin gafleti ve başkasına bağımlılığı ile şimdiki hükûmetin gafleti ve başkasına bağımlığı arasında mutlaka benzerlik göreceksiniz. Bir benzerlik de o dönemin bürokrasisinin, bazı okumuş kesiminin “Türk”e bigâneliği, daha ötesi düşmanlığı ile, Türkiye’de “Türk” deyince cin çarpmışa dönen “sol” ve hatta “sağ” liberallerin ve hatta neo-İslâmcıların arasındaki benzerliği idrak edeceksiniz. (Burada Yahya Kemal’in önce de bahsettiğim “Karanlıkta Uyanan Biri” başlıklı, herkesin, hele şu zamanda, ibret için okuması gereken yazısından bölümler aktaracağım. Dr. Sinno’nun tespitleriyle Yahya Kemal’in tespitlerini yan yana getirdiğinizde “tıpkı şimdiki gibi” diyeceğinizi biliyorum!

***


Arnavutlar, bağımsızlık talebinden önce “millî uyanış” için temel olan “dil” i yaygınlaştırmak ve geliştirmek için atağa geçiyorlar.
“Askerî mücadele, eğitimle ve millî kültürün yayılmasıyla sürdürülebilirdi... Osmanlı hâkimiyetine karşı giriştiği mücadelenin alamet-i farikası ve ’Arnavut milliyetçiliği’nin dirilişinin başlangıcı oldu.” (s. 161)
“Arnavut kültür hareketi, 1830’lardan itibaren millî bir Arnavut medresesi [okulu] kurulması, Arnavutçanın öğretilmesi ve dilin yabancı etkilerden arındırılması teşebbüsüyle temsil edilmiştir. Arnavut dili geçmiş yüzyıllarda çökmüş, temel kelimeleri kaybolmuş ve onların yerini yabancı sözcükler ve deyimler almıştı. Gerçi evlerde ve pazarlarda insanlar Arnavutça konuşuyorlardı ama yazıya geçirilmiş bir edebiyatları yoktu... 1880 yılı başlarına kadar Arnavutluk’ta eğitim Müslümanlar için Osmanlıca ve Arapça, Ortodoks ve Katolikler içinse Rumca ve İtalyancaydı... Bâb-ı Âli [Osmanlı hükûmeti], milli kültürün gelişmesine yol açacağı endişesiyle Müslüman Arnavutların Arnavut diliyle eğitim veren kendilerine ait bir talim kurumunu oluşturmalarını reddetti. Hâlbuki Ortodoks ve Katoliklerin Rumca ve İtalyanca eğitim yapmalarına izin vermişti... Tek Arnavut diline dönülmesi, Osmanlı’ya göre, Arnavutların geçmişlerini keşfetmeleri ve tabiî olarak millî bir uyanışın şahlanışına yardımcı olabilecek ortak bir edebiyatın doğuşuna katkıda bulunabilirdi.” (s. 162-163)

***


Arnavut aydınları Osmanlı sahasında istedikleri gibi hareket edemeyince dışarıda faaliyet gösterdiler.
“Arnavutların fikir öncüleri arasında en başta Naum Veqiharxhi 1797-1854), Konstantin Kristofortdhi (1830-1895) gelir... Veqiharxhi: Bilgiden mahrum edilen bir halk köledir; bilgi ancak ana dille sağlanır... Kristofortdhi şöyle diyordu: ’Eğer Arnavut diliyle yazılmayacaksa, kısa süre sonra yeryüzünde Arnavutluk diye bir şey olmayacak ve dünya haritasında Arnavutluk adı hiç yer almayacak.” (s. 165-166)
Arnavut aydınları millî destanlarını topluyorlar, vatan sevgisi, millet sevgisi aşılayan şiirler yazıyorlar.
Arnavutluk’un temelini atan en etkili üç kardeş vardır: Abdil, Naim ve Sami Fraşeri kardeşler... Bu kardeşlerden ayrıntılı bahsetmeye yerimiz müsait değil. Yalnız size Sami Fraşeri’nin kim olduğunu hatırlatacağım: Sami Fraşeri, Türk olduğu kadar Arnavut, Arnavut olduğu kadar Türk olan bir âlim... Bildiğiniz ünlü lügatçi Şemseddin Sami’dir.
Diğer örnekleri veremiyorum. Yahya Kemal’den bahsedecektim asıl... Yer olmadığı için başka gün “Karanlıkta Uyanan Biri” üzerine yazacağım ve yine “Araplar Kürtler Arnavutlar” kitabına atıf yapacağım.
(Merak edenler için: Kitabı D. Ahsen Batur tercüme etti ve Selenge Yayınları arasından çıkardı. Tel. 0212. 514 45 73)

Yazarın Diğer Yazıları