Arınç'ı bırak Cemil Çiçek'e bak!
Bülent Arınç, Yüksek İstişare Kurulu'ndan istifa etti/ettirildi. İstifa ederken "Sözlerim yanlış yöne götürüldü." dedi.
Yüksek İstişare Kurulu (YİK), herkes biliyor ki, havanda su döven kuruldur. Ses çıkarabilecek isimler "kurul"a alınarak sesleri kısılmak istenmiştir. Bir ikisine de banka yönetim kurullarında yer kalmadığı için olsa gerek YİK'te sandalye verilmiştir.
Arınç'ın sözleri yanlış yere götürülmedi. HDP'nin eski eş başının "Devran" adlı kitabını referans göstererek, "Ah etnisite vah etnisite!..." demeye getirmesi kasıtlıdır.
Gazeteci Nedim Şener, mezkûr eş başın "Seher" kitabını hatırlatarak cevabını vermiştir. N. Şener yazısında, "Arınç travma görmek istiyorsa, 1978'de kurulan ve ilk önce bölgedeki köyleri basarak hamile kadınları, çocukları hatta bebekleri kurşunlayarak, diri diri yakarak öldüren PKK'nın terör tarihine bir baksın. O kadar geçmişe gitmek istemiyorsa, daha yakın zamana bizzat Demirtaş'ın içinde olduğu, Kobani ayaklanması ya da PKK'nın çukur eylemleri hatta sözde özerklik ilan ederlerkenki hallerine, PKK'lıların katlettiği Yasin Börü'ye, Eren Bülbül'e, 11 aylık Bedirhan bebeğe baksın." dedikten sonra eski eş başın "Seher" kitabıyla nasıl PKK'nın sözcüsü olduğunu gösteriyor:
"Bülent Arınç'a, özellikle 'Seher' kitabının sonunda yer alan 'Sonu Muhteşem Olacak' bölümünü dikkatli okumasını öneriyorum. Demirtaş'ın orada hâlâ PKK'nın 'özerklik' hayalinin sözcülüğünü sürdürdüğünü görecektir." (Hürriyet, 23 Kasım 2020).
Arınç arada böyle çıkışlar yapar. Asıl YİK üyesi Cemil Çiçek'in dediklerine bakmalı. Onun, Arınç gibi kaymaları yoktur. Tahlillerinde uçmaz, geriye dönmez; "Yanlış anlaşıldım, sözlerim yanlış yere götürüldü." demez.
Aykut Edibali'nin başını çektiği "Yeniden Millî Mücadele" dönemi arkadaşı Ahmet Taşgetiren'i arıyor. A. Taşgetiren ki, hemen her gün Reis'e hiza verir. Okuyalım:
"Cemil Çiçek aradı önceki gün: / -Bize yargı reformundan önce insan ve ahlâk reformu lâzım, dedi. Biz 459 yıldan beri yargının düzeltilmesini konuşuyoruz. Sadrazam Lutfi Paşa'nın Âsafnâmesinden, Göriceli Mustafa'nın Koçibey Risalesinden beri. Bir toplum 500 yıl adaleti arar mı? / Sonra sordu: / -Kanunda ne eksik? / Dedi: -Bize topyekûn bir tevbe-i nasûh lâzım. Reform kelimesi çok aşındı; kimse bir şey beklemesin." ("İnsan reformu Ahlâk reformu", Karar, 19 Kasım 2020)
Eski Adalet Bakanı, hukukçu Cemil Çiçek, Reis'in "Hukuk reformu yapacağız." sözünü boşluğa düşürüyor.
"Tevbe-i nasûh" sözüne dikkatinizi çekerim. Düğüm noktası bu sözdür. Açıklamamı okuduktan sonra Saray'ın Cemil Çiçek'i gözden çıkarıp çıkarmayacağına siz karar vereceksiniz.
"Tevbe-i nasûh", Tahrîm Suresi'nin 8. ayetinde geçer:
"Yâ eyyuhâ'lleżîne âmenû tûbû ila'llahi tevbeten nasûhan asâ rabbukum en yukeffira ankum seyyiâtikum..." (Ey iman edenler! Allah'a kesin (nasûh) bir tevbe ile tevbe edin. Olabilir ki, Allah kötülüklerinizi örter...)
"Tevbeten nasûha" tevriyeli bir söz. "Samimî tövbe" anlamına geldiği gibi, dinî bir kavram olarak "kulun işlediği günahtan bir daha yapmamak üzere pişmanlık duyması" anlamını da taşır.
Saray erkânı bu kavramı herhâle bilir. Cemil Çiçek'in ne kastettiğinin farkındadır. Büyük günahlar işlediklerini, hukuk reformunun hiçbir şey ifade etmeyeceğini söylüyor.
R. T. Erdoğan, bu sözleri kaldırabilir mi?