Anasırdan önce Türk gelir!

İnsaniyetçiliğin yeni dalgası: Türkiye’de Türk olmayan ne varsa ortaya çıkarmak, kiliseler açmak, cemaati olmadığı hâlde ayinler düzenletmek, Ermeni ve Rum evleri diyerek artık Türk olan binaları restore etmek...
Nedir? Ne oluyoruz?
Bu toprakları vatan edinenler mi öncelikli, başkaları mı?
Başkaları öncelikli olursa, gün gelir o “başkaları”, “Envanterin kadar konuş!” der.
Tarihî eserler hiç kimsenin değil, esasında insanlığın malıdır.
TİKA’nın birçok ülkede faaliyeti vardır. Özellikle Türk ülkelerinde ve Osmanlı sahasında... Çok faydalı işler yapıldığını okuyoruz, duyuyoruz. Gittiğimiz ülkelerde de görüyoruz. Herhâlde TİKA, bu faaliyetlerini o ülkelerde, “Buralar zaten bizimdi” diyerek yapmıyor. Böyle bir anlayışa o ülkeler de itiraz ederler.
Eser tarihî olduktan sora şunun veya bunun olmaktan çıkar, insanlığın mirası olur. En bağnaz bilinen ve yakın zamanda “Türk” diyerek Müslümanları katleden Sırplar bile, insanlığın malı olan tarihî eserlerin onarımında TİKA’ya gerekli müsaadeyi vermektedir. En son bildiğim, Sırbistan ve Karabağ arasında kalan Sancak’ta Osmanlı eserleri elden geçiriliyor.
Türkiye’de ise aşağılık kompleksine kapılmış, kendisini bilmezler, önceliği her zaman “başka unsurlar” a vermişlerdir. Sıraya koy... Sana “Burası benim vatanım” demeni sağlayan insanlardan kalanları öne al... Yok ayıp olur... Batı ne der sonra!

***

Ordu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Doç. Dr. İsmail Doğan isyan ediyor.
Ordu İl Kültür ve Turizm Müdürü Erkan Gülderen’in “Ordu’da Osmanlı, Rum ve Ermeni mimarisinin özelliklerini yansıtan tarihi evlerden 23 tanesi ilk etap çalışmaları kapsamında aslına uygun olarak yeniden restore edilecek. Tespit ettiğimiz tarihi binalar 150 ile 200 yıllık yapılar” açıklamasına çok kızdı.
Doç. Dr. İsmail Doğan diyor ki:
“Vatandaş olarak, bir bilim adamı olarak itiraz ediyorum. Her gördüğü taş evi Ermeni evi zanneden, her gördüğü cumbalı evi Rum evi zanneden zihniyeti kınıyorum. Mimarî, coğrafyaya bağlıdır. Anadolu’da kerpiç ev kullanırsın, taşlık bölgede taş ev kullanırsın, ağaçlık bölgede kâgir ev yaparsın. Bu Karadeniz bölgesine yönelik mimarîdir. Bunun adını Ermeni, Rum koymak yanlıştır. Evet tarihi eserlerin korunması, restore edilmesi lazım ama bunu yaparken de adını doğru koymak lazım.”
İsmail Doğan bir yaraya parmak basıyor.
Rum evi, Ermeni evi, Türk evi diye nasıl ayırabilirsin! Geçmişte Ermeni ve Rum ustalar çoktu, Türklerin de evlerini bu ustalar yaptılar... Onlar da mı Ermeni veya Rum evi oluyor!
Özeti şu: Tarihî evleri restore ediyoruz...
Unsurlara vurguyla kime ne mesaj
iletiyorsunuz!
Gazetelerin bir çoğunda İsmail Doğan’ın itirazı “Ermeni ve Rum evlerinin restorasyonuna tepki” başlığıyla verildi.
Bu başlık yanlış... Ermeni’ye, Rum’a tepki gibi gösteriliyor. Niçin Ermeni’ye, niçin Rum’a tepki gösterilsin! İl Kültür Müdürü’nün bilgi eksikliği veya “açılım”ın anasırı da içine aldığını düşünerek özellikle unsurlara vurgu yapmasının yanlışlığı ortaya konuyor.

***


Doç. Dr. İsmail Doğan’la konuşmadım... Muhtemelen başka şeyler de söylemiştir ama gazeteler kendilerince “çarpıcı” gördükleri sözleri öne çıkarmışlardır. O zaman kişinin asıl söylemek istediği, sözünün özü geride kalıyor veya hiç ortaya çıkmıyor.
Doç. Dr. İsmail Doğan, şunu soruyor:
“Erivan’da hanlıktan kalma bizim yüzlerce eserimiz vardı. Hanlar, saraylar, camiler vardı. Hiçbirisi yok. Ermeniler yerle bir etti. Hiçbir Türk izi bırakmadılar. Binlerce Türkçe, yer adı vardı. Hepsini değiştirdiler. Hadi buyurun, Erivan’daki Türk eserlerinin bir tanesini restore edin. Bu restorasyonu yaparken de ’Türk evini restore ediyoruz’ diye manşet atın. Buna müsaade eder mi Ermenistan?”

***


Sadece meraktan soruyorum... Erivan’daki Türk eserleri üzerine birçok yazı okumuştum. Şimdi bir cami dışında bırakılmadığını söylüyorlar. Neler vardı ve neler yok edildi? Bunu araştıran oldu mu?

Yazarın Diğer Yazıları