Altına imza atarım, biri hariç

TBMM Genel Kurulu'nda 2020 yılı bütçe kanunu teklifi üzerine konuştu Kemal Kılıçdaroğlu. Hemen bütün sözlerinin altına imzamı atarım; bir husus hariç. Kemal Bey "Barış bildirisi imzaladı akademisyenler. Atıldılar üniversitelerden." diyor.

Bu sözü ikiye ayırıyorum: Birinci cümle ret, ikinci cümle kabul.

Bu akademisyenler "barış bildirisi" imzalamadılar; "PKK bildirisi" imzaladılar. Tekrar tekrar yazıyorum, her platformda bunu tartışmaya hazırım. Satır satır bildiriyi okuyalım ve değerlendirelim. Buraya bildiriden cümleleri yazmaya gerek yok. Girdiğiniz zaman hemen ekrana gelir.

Millî hassasiyeti olan, vicdanı olan hiç kimse, bu bildiriyi, hele bildirinin yayınlandığı dönemi göz önüne alırsa "Hiçbir surette kabul edilemez." diyeceğinden eminim. "1128 imzalı" diye bilinen bildiri, doğrudan güvenlik güçlerimizi hedef almış, "Hazır 'PKK Devleti' kurulacakken, bunun için hendekler açılmış, halktan haraç toplanmışken siz niye müdahale ediyorsunuz?! demeye getirilmiştir.

Şu çok manalı... Bildiri hem Türkçe okunuyor, -artık mecburen Türkçe- bir de mahallî dille. Maksat ne?

Bu satırları yazarken II. Meşrutiyet'te, Meclis-i Mebusan'da Rum mebuslar Yorgo Boşo ve Kozmidi Pendelaki'nin Türkçeye karşı verdikleri mücadele aklıma geldi. Türkçe meselesi I. Meşrutiyet'te de tartışılmıştı. Devletin dilini çatallamak istiyorlardı. Teberrüken hadi resmî olsun ama, diğerleri Türkiye'de yaşayan herkesin dili resmiyette işlem görsün demek istiyorlardı. Ömer Seyfettin'in "Millî Tecrübelerden Çıkarılmış Amelî Siyaset" kitapçığında bu tipleri ve bizim gafletimizi çok güzel tahlil eder:

"Boşo ve Kozmidi gibi zeki, kurnaz, yılmaz Yunan komitacıları Mebusân kürsüsünde fesat koparıyorlar, zavallı Türkler de -onların mefkûrelerinden, gayelerinden gafil- bu din ve kan düşmanlarını alkışlıyorlar, alkışlıyorlardı. Halkın, avamın gafleti münevver kesimde de görünüyordu... Vak'aların lisanı ne kadar belîğdir! Balkan felâketlerinin nasıl üzerimize yıkıldığını, nasıl perişan olduğumuzu bir dakika düşünürsek hepsini anlarız. Genç Türkleri düşürmek için vâsi [geniş] bir faaliyetle kuduran muhalefet içinde Boşo ve Kozmidi Efendileri gayesiz, emelsiz, taassubsuz, mefkûresiz Türkler gayet büyük vatanperverler gibi alkışlarlarken onlar hempalarıyla beraber 'Mukaddes Balkan İttifakı'nı, bu son asır 'Salîbiyyûn' ittihadını [Haçlılar birliğini] teşkil ediyorlardı." (İstanbul 1330 [1914], s. 5-6.)

(Burada "taassubuz", aklınıza gelen anlamda değil; asabiyetle bağlantılı kullanılmış bir kelimedir. Kendi tarafında olmamayı ifade eder.)

PKK bir Marxist kuruluştur. Din iman hak getire. Geçmişte, bana, eski PKK'lılar namazla nasıl alay edildiğini anlatmışlardır. Konuştuğum biri, dağda, kendilerine seminer verenin, dine karşı sözlerine itiraz edince cezalandırılmak istenmiş, sonra bir fırsatını bulup kaçmış. Güneydoğu'da röportaj yapıyordum. O kişiyle Hizan'da görüşmüştüm. Sokakta ayakkabı satıyordu.

Demek istediğim, Boşo'nun, Kozmidi'nin niyetiyle PKK'nın niyeti arasında fark yoktur. İki taraf da dış destekli. Onlar daha akıllıydı. İtirazları ölçülüydü. Bunlar ise hadsiz!

Kemal Bey'in kullandığı sözleri için "Birinci cümle ret, ikinci cümle kabul." demiştim.

Bu akademisyenler üniversiteden keyfî atılmışlardır.

Kemal Bey'in altına imzamı atarım dediğim sözlerini ve bu hususu yarın ele alalım.

Yazarın Diğer Yazıları