Alparslan’ın milliyetçiliği
Nizamülmük, Siyasetnâme’sinde Alparslan’ın Türk milliyetçiliğini vurgular. Malazgirt Savaşının üzerinden 942 yıl geçti. Dün zafer kutlamaları vardı.
Sabah namazı kılınmış Malazgirt’te... Keşke Siyasetnâme’de ünlü komutan Erdem’e Alparslan’ın aşağıda vereceğim sözlerini nakletselerdi... Başbakan’ın ak’la kara arasında hiçbir renk tanımayın danışmanları, başlarını kumdan çıkarıp biraz daha analitik yorumlara varsalar ve aşağıdaki metnin üzerinde kafa yorsalar: Alparslan ne demek istedi?
Erdem, kendisine Hurdâbe diye birini kâtip olarak almıştır. Ancak onun Bâtınî olduğunu Sultan’a ulaştırırlar. O ise, Şiî olduğunu söyler. Alparslan, ha Bâtınî ha Râfizî; fark etmez, anlamına sert sözler söyleyip Hurdâbe’yi huzurundan kovar. Sonra yüzünü büyük topluluğa çevirir:
“Suç bu adamcağızın değildir. Suç, bir kötü mezhepliyi kendi hizmetine alan Erdem’indir. Ben defalarca sizlere söylemişimdir ki sizler Horasanlı ve Maveraünnehirli Türklersiniz. Bu diyara yabancısınız; bu vilâyeti ben kılıçla ve zorla almışım. Irak ahalisi çoğunlukla, kötü mezhepli, kötü dinli, kötü itikatlı ve Deylem taraftarı olurlar. Türk ile Deylem arasındaki düşmanlık ve ihtilaf bugüne ait değildir. Aziz ve celil olan Allah, Deylemlilere musallat oldukları için Türkleri yüceltmiştir. Aziz ve celil olan Allah’ın lütfü ile Türkler, hem Müslüman’dırlar hem de temiz dinlidirler. Onlar (Deylemliler) boş şeyler (heva), bidat (ile uğraşırlar) ve kötü mezheplidirler. Türkler (karşısında) âciz kaldıkları müddetçe, büyüklük taslarlar ve itaat gösterirler. Türklerin işlerinde zayıflık zuhur ederse, onlar kuvvet kazanırlar, Türklerden öc almaya çalışırlar.’dedi.” (Nizamülmülk, Siyâset-nâme, Haz. Mehmet Altay Köymen, 1990).
Alparslan, burada, bir tutam at kılı ister, içinden bir kıl çeker ve Erdem’e verir. Erdem kılı gerince kıl kopar, beş kıl verir, yine kopar. Daha kalın kıl topağı verir; Erdem bunu koparamaz. Alparslan huzurundakilere şöyle der:
“Düşman da tıpkı bunun gibidir: Birer, ikişer, beşer ahlarla başa çıkmak kolay olur lakin, çoğaldıkları ve birbirine sırt verdikleri zaman, onlar yerlerinden kaldırılamazlar. Erdem, bu, ‘O, hep zehir olsa, bu devlete ne yapabilir?’ dediğinin cevabıdır: Bun-lar tek tek Türkler arasına girip, memuriyetleri ellerine geçirdikleri, Türklerin ahvaline vâkıf oldukları zaman, kısa bir zamanda Irak’ta bir isyan zuhur eder veya Deylemliler memlekete hücum ederler, bunlar da gizli veya açıktan açığa (içten) onlarla bir olurlar; Türkleri helak (etmeye) çalışırlar. Sen Türk’sün ve Horasan ordusundasın. Senin kedhudanın ve hizmetkârının hep Horasanlı olması gerekir ki işine bozukluk gelmesin.”
Alparslan’ın Müslümanlığından şüpheniz mi var! Büyük İslâm âlimi İbn Haldun’un “asabiyet” teorisine tıpa tıp uyan bir anlayışı sergilemiştir. (Yarın Etnikçilerin Malazgirt Savaşından kendilerine pay çıkarmaları üzerinde duracağım.)
(Nazif Okumuş arkadaşımız ağabeyi Asaf Okumuş’u kaybetti. Acısını paylaşıyorum. Merhuma Allah rahmet eylesin.)