Almanya-Türkiye farkı
Mekteptaşım Dr. İbrahim Arıkoğlu, 30 yıldır Almanya'da. Tarih sahasında doktora yapmak için gitmişti.
Almanya, diğer ülkelere göre korona tedbirlerinde daha akılcı yol izliyor. Şimdi İbrahim Arıkoğlu'nun mektubunu vereceğim:
"Covid 19 virüsüne karşı verilen mücadelede iki ülkedeki izlenimlerimi ve farkı anlatmak isterim.
Türkiye, her ne kadar korona daha Şubat ayının 10'unda, Türkiye de görülür görülmez cok ciddi tedbirleri takdir topladıysa da, ölüm oranlarında Almanya kadar başarılı olamadı. Almanya'daki vaka sayısına göre ölüm oranı binde 7. Bu başarının sebeplerini düşününce şunları fark ettim:
Almanya'da iktidarlar değişse dahi, devlette devamlılık esastır. Devletin işleyişinde ana dişli görevini gören bürokratlar ve üst kademedeki devlet görevlileri kolay kolay değişmez.
Kanunlar, torba yasalarla değil, her bir madde üzerinde tek tek günlerce, haftalarca tartışılarak yapılır. Bazen küçük bir siyasî parti bir teklif verdiğinde, iktidar partisinin teklifi kadar önemsenir ve üzerinde tartışılır. 'Grub kararı' diye bir şeyle, topyekûn red veya kabulu ben hiç duymadım.
Seçimlerde onbinlerce insanı gönüllü veya zorla meydanlara toplayıp mitingler düzenlemez, milyonlarca yazılı-resimli afişler dağıtılmaz. Koalisyon da olsa, azınlık da olsa, halk iktidardaki yöneticilerin kendileri için iyi şeyler yaptığına, doğru kararlar aldığına inanır ve güvenir. Hiç kimse akraba, yakın tanıdık, hemşeri gibi sebeplerden daha iyi olanların yerine göreve getirilmez.
Bu güven ve inanmanın önemi, şu andaki korona salgını gibi krizlerde ortaya çıkmaktadır. Kriz dönemlerinde hükûmetin herhangi bir bakanı veya günübirlik oluşturduğu kurulları değil, yıllardır hükûmetlerden bağımsız, milletin güvenliği ve huzurundan sorumlu devlet kurumları devreye girip gerekli tedbirleri açıklarlar.
Başbakan Merkel, birkaç kez TV konuşmasına çıkmıştır, Sağlık Bakanı yine aynı şekilde. Ama salgın hastalıklar ve karantinalardan sorumlu ve yetkili Robert-Koch Enstitü'nün başkanı veya basın sözcüsü hemen her gün çıkıp günlük raporlarını sunarlar, basın açıklamalarını yaparlar. 'Sokağa çıkmayın, evde kalın' çağrısına diğer ülkelere göre daha çok uyulmasının sebebi, bu çağrıları politikacı değil; kurulların yapmasıdır.
Robert-Koch Enstitü, 1891'de kurulmuştur. Korona salgınında, otomatikman devreye girdi ve krizi en iyi şekilde yönetmeye başladı. Salgında, müdahaleleriyle ölüm oranını minimumda tutmayı başardı, toplumun paniklemesini mümkün olduğunca önledi. Bizde de benzeri bir kurum olsaydı, daha doğrusu kapatılmasaydı aynı görevi yapabilirdi. (Robert-Koch Enstitü gibi, bizim de Atatürk`ün Doktoru, Dr.Refik Saydam'ın kurduğu Hıfzısıhha Enstitüsü vardı ve çok büyük hizmetleri olmuştu. Maalesf 2011'de kapatılmıştır.)
Almanya da işinin ehli, liyakat sahibi bir kurum; bakanlıkları, hastahaneleri yönetip uygulanacak tedavi yöntemlerini belirlediği içindir ki, hükûmet de sosyal ve ekonomik alandaki çalışmalarını daha verimli şekilde yapmaktadır. Berlin'den Selâm ve sevgilerimle."(İbrahim Arıkoğu).