Allahu ekber!... Allahu ekber!... Deprem savaşı mı?
Asrın depremi... Yer Kahramanmaraş... Önceki akşam, 133 saat sonra Hedil''i çıkarıyorlar. 16 yaşında genç kızımız. Bu defa sevinçten ağlıyorum. Biri "Allahu ekber!" diye bağırdı. Hemen susturdular. Çok şükür susturanlar oluyor. Deprem bölgesinde mutlaka sessizlik gerek. Herkes orada acısını içine atarak bir ses, bir inilti duymak, umutlanmak, can kurtarmak istiyor.
"Allahu ekber" zikir değil; slogan. 12 Eylül öncesinde çatışma vardı. Üniversite yıllarında "Allah Allah!..." nidalarıyla "karşı" grubun üzerine yürünürdü. Hakikaten etkisini gördüm. Karşı gruptakiler bütün gücüyle saldıracakken, "Allah Allah!.." nidalarıyla üzerlerine gelindiğini görünce birden şaşırıyorlar, ne yapacaklarını bilemiyorlar, hızla kaçışıyorlardı.
"Allahu Ekber" nidasını bu depremde ilk defa duyuyorum. "Allah" lafzı geçince, insanlar müdahalede tereddüt ediyorlar. Bu sloganın kullanılmasında ve kullananlara müdahale edilememesinde mevcut "nas" merkezli ideolojik yapı derinliğinin etkisi olmalı!
"Allah" lafzını dillerinden düşürmeyenler 21 yıldır iktidarda ve bu iktidarda "menfî" ne ararsan var!
Depremden çıkarılanların metanetleri mi desem şokları mı, beni şaşırtıyor. 5-6 yaşlarında bir çocuk çıkarılıyor. Çocuğa su içirmek istiyorlar, önce muayene olacağını söylüyor.
1999 depreminde, gazeteci sıfatımla Yalova''da olanları gözlemek için gittiğimde böyle metanete ben de şahit oldum. Sadece çocukların değil; ailelerin de metaneti şaşırtıyor. Bina çökmüştü. Bodrum katta bir çocuğu çıkarabilmek için, sürekli sessizlik isteniyordu, İğneyle kuyu kazar gibi çalışılıyordu. Yavru 7-8 yaşlarında kız çocuğuydu. Çakıllı toprağa gömülmüştü. Yüzü görünüyordu. Baktım gülümsüyordu. Rahattı. Yıkıntının yanında ambulans hazırdı. İçeride bir hanım vardı. Sordum, kurtarılan çocuk kızıymış. "Abisini dün toprağa verdik." dedi. Çok şaşırmıştım. Rahmet dilemekten başka söyleyecek söz bulamadım! Evlerinin bodrum katta olduğunu sanıyordum. Meğer ikinci kattaymış. Depremde dibe inmişler. Çocuk sedyeye alındığında "Başardım!" der gibi parmağını kaldırmıştı.
Ankara Büyükşehir Belediyesi''nde yetkili fakülteden arkadaşım İsmail Kandemir yardımları dağıtmak, çalışmalara nezaret etmek için Hatay''a gitmişti. Grupta intibalarını paylaşıyor. Gerçekçi tespitler. Onun notlarından aktarıyorum:
"Hatay 600 Evler''de yıkıntının altından Kur''ân-ı Kerimler çıkıyor sürekli. Çalışan arkadaşlarımız da saygıyla kaldırıp yüksek bir yere koyuyor. Gelen yardımlar gözlerimizi yaşartıyor. Ankara Büyükşehir''in ''İkinci el eşya almıyoruz.'' açıklamasından sonra aydınlatma için tüpler, yeni battaniyeler, kapalı kutu giyecek ve yiyecekler, köyler için sobalar, SMA hastası bebekler için mamalar geliyor. İlginç olanı ise birçok ilden gelen yardım tırlarının bu kriz merkezine gelmesi.
Bu birlik ve dayanışma ruhu, Türk Milletinin zor zamanlarda ortaya koyduğu davranıştır. Her zorun üstesinden gelineceğinden kimsenin şüphesi olmasın.
Burada en büyük sorun, denilenlerin aksine yağmacılar. Dün akşam bir arabanın üstünden ''Baraj patladı, su geliyor!'' diyerek panik oluşturdular. Aslı olmadığı ortaya çıkana dek, milletin terk ettiği çadırlar yağmalandı. Sağ olsun asker ve polisimiz yakalayıp gereğini yaptı.
Suriyeliler başımıza bela oldular. Yenilerinin gelmesi söz konusu dahi olmamalı.
Şu anda yaşanan bu felâketle nasıl baş edeceğimizi de öğreniyoruz. Gönüllü olarak hizmet edenlerin haddi hesabı yok. Burada karton üstünde, aracı olanlar araçlarında (biz dâhil) yatarak hizmet ediyorlar. Onlara kamp çadırları verdik, şimdi de yeterli sayıda çadır kuracağız.
Burada en büyük eksiklik, tuvalet, banyo ve gece soğuktan korunma. Bunların da halli için il merkezinde ve ilçelerde çalışmalar devam ediyor."
Deprem geliyorum, dedi ve geldi.
Deprem bölgesinde her il ve ilçede binalar yıkıldı, sadece Hatay''ın Erzin ilçesinde, yıkım da ölüm de olmadı.
17 Ağustos 1999 Marmara Depremi''nde, bütün çevre il ve ilçelerde hasar varken Kocaeli''nin Tavşancıl ilçesinde de hasar yoktu.
"Neden?" sorusu soruldu mu? Sorulduysa cevabı arandı mı? Mesele sadece çıkarcı bina yapıcılarına fırsat verilmemesi, sağlam bina şartı koşulması mı yoksa ilçelerin kurulduğu alanlara deprem dalgasının hafif uğraması mı?