Allah rızası için az biraz dokunun!
İktidardan itibar gören 5 şirket sayılıyor. Ne kadar büyük ihale varsa bu şirketler gidiyor. "İslamî hassasiyetlerini her seferinde dile getiren iktidar mensupları ve bu iktidar mensuplarını- iktidar mensupları demeyeyim, "-ları" fazla- "iktidar mensubu"nu övgüde sınır tanımayan, dürüstlüklerinden, insaniyetliklerinden hiç şüphe etmeyeceğim, "yandaş" yazıcı arkadaşlar -kendilerini bilirler, buradan selâm gönderiyorum- ayyuka çıkan yolsuzluk, kayırma, soyma iddialarına Allah rızası için az biraz olsun dokunsanız! Elbette "Reis"i "ârî" tutacaksınız!
Halk, ilkin, Ak Parti'ye 3Y ile mücadele şartıyla oy verdi. "Yolsuzluk, yoksulluk, yasaklar"la mücadelenin neresindeyiz? Bu 3Y, giderek "yasama-yürütme-yargı"yla mücadeleye dönüştü, desek abartmış olmayız. Zaten mahkemeleri, parlamentoyu, kanunları hükmüne aldığında, ister istemez yolsuzluğun, yoksulluğun, yasakların önü açılıyor.
Ne zamandır Sayıştay raporlarında tespit edilen yolsuzluklar, hırsızlıklar, "yandaş" olmayan yayın organlarında manşetlerden veriliyor. Biri de çıkıp bunda bir yanlışlık var, desin!
Sayıştay yolsuzlukları, hırsızlıkları, kayırmaları ortaya çıkarıyorsa, bilin ki, bu buz dağının görünen yüzüdür.
Sayıştay devletin bir organı... Bütün kontrollere, bütün baskılara, bütün gözdağı vermelere rağmen, bu yolsuzluklar, hırsızlıklar ortaya çıkarılabiliyor yine de...
Bir cemaat, hemen bütün devlet kademelerini ele geçirmiş, kendilerine uymayanları, kendileriyle karşı karşıya gelenleri tasfiye etmeye başlamış ve en sonunda iş birliği ettiği idarede söz sahipleri ile yetki sınırında ihtilafa düşünce yetkiyi ellerinde tutanlara karşı hücuma geçmiş, ne olur ne olmaz, ileride aramız açılırsa yüzlerine vurur, belki onları iktidardan ederiz, diyerek topladıkları, yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet dosyalarını bir bir ortaya dökmeye başlamıştı.
Sonra darbeye kalkışan "taşeron cemaat"in ortaya döktüklerine cevap verilebildi mi? Bu da önemli... İktidar içinden çıkan ve ayrı parti kuran Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nun: "Dört bakan yüce divana gidip aklanmalı" sözlerini yine hatırlatmak isterim. A. Davutoğlu, parti kurduktan sonra da bu sözlerini tekrar etmişti. Hiç oralı olunmadı.
Kim ne derse desin, eğer kendilerine kumpas kurulmuşsa bu kumpas ispat edilmeliydi. Kumpas kuranlar bire bin katmışlardır ama binde bir de olsa "Buyurun işte delil!" denmeliydi.
Şimdi mesele o değil. Sayıştay raporlarındaki yolsuzlukların, kayırmaların, soygunların üzerine gidildi mi?
Sayıştay'ın geçen yıl ortaya çıkardıkları çok tartışılmıştı. Sayıştay'da bu raporlarla ilgili bölüm müdürü görevden alınınca, herhâlde nasıl olsa üzerimize artık gelinmez diye, isteyen istediğini yaptı. Delilleri ne kadar sıralarsan sırala, "Yukarı beni korur." zihniyeti yerleşmiş görünüyor.
Bazı iş adamlarından para toplanarak satın alındığı iddia edilen gazetenin sahibi görünen iş adamı demiryolu hattı yapım ihalesini 10 milyar liraya yakın para karşılığı alıyor. (İhale dediysem, adrese teslim ihale.) Bu para vergiden muaf tutuluyor. "Yandaş" başka şirketlerin de vergiden muaf tutulduğu bilgileri yaygın.
6 milyarı geçkin bir miktar resmî kuruluşların dışına aktarılmış. Kime aktarıldığı bilinmiyor. Kendilerine oy veren cemaat ve tarikatların vakıflarına ve derneklerine mi gitti?
Söylentiler bu kadar ayyuka çıkmışken, delilleri devletin bir organı bir bir ortaya koymuşken, oralı olan yok.
Hakikaten memleketi tapuladıklarını mı düşünüyorlar?!