Alevîlik meselesi ne meselesi?! (3)
Bazı Alevîlerin ayrı din gibi, Sünnîlere verilen imkân bize de verilmeli, demeleri gerçekle bağdaşmaz.
12 Eylül döneminde, Alevî köylerine cami yapılmaya başlandı. Alevîler, bir yönüyle Sünnîlikle bütünleştirilmek isteniyordu. Camiye giden Alevîler vardı; ancak, üçü beşi gidiyordu. İmam Sünnî idi. Belli ki, Alevîlere denilen: "Siz de Müslümansınız. Öyleyse sizin yeriniz cami."
R. T. Erdoğan, "Alevîler"e "müjde"yi ne zaman verdi? Cuma günü. Bunun bir manası yok mu? Dün ne dedim: "Reis Bey, Alevîlere açılan ''devlet'' kapısını gösterirken asıl işaret etmek istediği cami."
Alibey Kudar (1932-2019) bilinen bir isim. Kazdağları''nda Tahtakuşlar Etnografya Galerisi/Müzesi''ni o kurdu. Birçok röportajı gazetelere çıktı. Ben de konuşmuş ve yayınlamıştım. "Alevîler ve Bektaşîler Arasında" kitabımızda ayrıntılı verdim.
Kendisiyle müzede görüştüğüm sırada elimde Yusuf Ziya Yörükân''ın, Turhan Yörükân tarafından yeni bilgiler ve dipnotlarla zenginleştirilerek Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan "Tahtacılar" kitabı vardı. Alibey Kudar elimdeki kitabı göstererek: "Bu kitapta benim de adım geçer. Turhan Yörükân söylediklerimizi yanlış yazmıştır." dedi. Böyle önemli bir çalışmada, yanlışlar çıkıyorsa, sözler bile yanlış aktarılıyorsa, meselenin derinliğine inmenin hiç de kolay olmadığını anlıyoruz. Onun için yurt sathında yaptığım röportajlarda Alevîler ne demişse onu verdim ki, araştırıcılar, bir hükme varmak istediklerinde, asıl kaynağa girsinler. Bana Baha Said''in öncülük ettiğini söyleyebilirim. Cumhuriyet''in kuruluş yıllarında "Türk Yurdu"nda, Baha Said Tahtacılara,
Bektaşîlere, Kızılbaşlığa, düşkünlüğe dair bizzat gözlediklerine dayanarak seri yazılar yazdı.
Alibey Kudar, Kazdağları Türkmenlerinin bilgesi bilinir. (Kazdağları''nda "Alevî" değil; "Türkmen" denmesini tercih ediyorlar.)
Kimileri Alevîler ile "rakı" arasında bir bağ kurmak isterler. Daha önce "rakı" meselesini yazmıştım. Basın yayın organlarında zavallılığı gösterecek bir notu Alibey Kudar''ın ağzından vermek istiyorum: "Tempo dergisinde başlık atıyor: ''Türkmenler rakı içerek Allah''a ulaşıyor.'' Yazıklar olsun!"
Dikkat çeksin diye böyle başlık kullanılıyor ama insanların nasıl yaralandığını da bilmeleri gerek.
R. T. Erdoğan, "müjde"yi verirken: "Alevi Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı, muhtarlıklara, derneklere, belediyelere, federasyonlara bağlı cemevlerinin tamamının yönetimini yürütecektir." dedi.
Hangi Alevîlerin, hangi cemevlerinin? Tokat yöresinde, Yozgat''a yakın yörelerde birbirlerinin cemine gitmeyen Alevilerle karşılaştım.
Hemen bütün Alevîlerin dilinde "Sünnîler"in genel adı "Yezid".
Alibey Kudar''ın anlattıklarını başka Alevîler başka türlü anlatıyorlar, ilmî kitaplarda ise başka türlü okuyoruz. Hangi Alevî''yle görüştüysem, hiçbiri aynı kitabı okumamış, bu meselede aynı tedrisattan geçmemiş. Kızılbaşlık/Alevîlik meselesinin varyantı o kadar çok ki...
Şiîler de Alevî. İran''da Şiîlerin çok önemsedikeri Kum''a kadar gittim. Türkiye''den gelmiş öğrencilerle karşılaştım. Tamamen farklı bir dünya. Şiî "dâîler"in Türkiye''de propaganda yaptıklarını, daha kolay ikna edeceklerini düşündükleri Alevîlere nüfuz etmek istediklerini, ben bildikten sonra "devlet" hâliyle biliyordur.
R. T. Erdoğan''ın önceliği kendisine gelecek oyalardır. Eğer Alevîlere imkân tanırsa, oy gelir hesabı içinde. Mesele "devlet" meselesidir. Bunun bilelim.
Mevzuyu uzattık ama gerekli. Şimdiden notumuzu düşelim. Yarın bir başka nokta üzerinde duracağız.