Alevîlikte ibadet (5)
Alevîler İslâm’ın beş şartını nasıl kabul ediyorlar? Alevî ilâhiyatçı Mustafa Cemil Kılıç bu sorumuzu cevaplandırdı.
Soru: İslâmın beş şartı Kelime-i şehadet getirmek, savm, salat, hacca gitmek, zekât vermek diye bilinir. Alevîler için bu şartları nasıl değerlendirebiliriz?
M. Cemil Kılıç: Alevîlikte “Kelime-i Tevhîd” vardır. Bu da “Lailahe illallah Muhammedu’r-resulullah Aliyyun veliyyullah!” ifadesidir. Türkçesi; “Allah’tan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed Allah’ın elçisidir, Hz. Ali Allah’ın velîsidir.” şeklindedir. Savm yani oruç ibadetine gelince... Alevîlikte oruç ibadeti farziyet anlamında Muharrem ayında 12 gün süreyle gerçekleştirilir. Alevî geleneğinde ramazan ayında bir ay süreyle oruç tutma ritüeli yoktur. Ramazan ayında oruç tutmak Alevîlikte üç gündür. Bu da dolunay süresincedir. Ayrıca farz-ı ayn değil farz-ı kifayedir. Muharrem orucu dışında Hızır Orucu, Kırk Sekiz Perşembe Orucu, Masum-ı Pak Orucu, Fatma Ana Orucu da vardır.
Salât ise yalvarmak, yakarmak, dua etmek anlamındadır. Bunu da farziyet anlamında perşembeyi cumaya bağlayan akşam yani cuma akşamı cem ibadeti ile yerine getirirler. Cuma Suresi 9. âyete dayanarak kadın erkek birlikte kıyam, rukü, secde, ka’de ve kıraat olarak yaparlar. Yani dara dururlar, tecellâ ve temennâ ederler, secde ederler ve Kur’ân’dan ayetler okurlar. Alevîlikte günlük beş vakit namaz yoktur. Ancak güneş doğarken, batarken ve gece ay doğduğunda dua etme ritüeli mevcuttur. Yani bu bağlamda gündüz iki kez, gece de bir kez olmak üzere günde üç kez ibadet vardır. Fakat bu bireysel ibadettir ve zorunlu değildir. Cem ibadeti ise farziyet içerir. Ancak Alevîlikte bir de “salât-ı daim” denilen her an ibadet hâlinde olma anlayışı vardır. Allah’ın rızasına uygun yaşayan kişi her an ibadettedir.
Alevîlikte hac konusu çok geniş bir konudur. Ancak kısaca şöyle açıklayalım: Kâbe, Hz. Ali’nin doğduğu mekân olarak mukaddestir. Bu nedenle Kâbe’yi ziyaret saygındır. Ancak Alevîler, Sünnî ve Şiîlerin hac mevsimi sırasında Kâbe’ye gidip haccetmezler. Zira o vakit onların ritüellerine uymak zorunda kalırlar ki bu da Alevî yoluna aykırıdır. Kâbe’nin etrafında yapılan tavafı, semah adıyla cemlerine taşıyan Alevîler pirlerini görmeye, türbe ziyaretlerine, özellikle Hünkâr Hacı Bektaş Velî’nin türbesini ziyaret etmeye de hac ibadeti gözüyle bakarlar. Alevilîkte Kerbelâ ve Necef ziyaretleri de hac makamındadır. Müsahiplik erkânı sırasında tıpkı ihram gibi beyaz bir çarşaf altına girerek müsahipler “hacı” olurlar. “Hacı” tabiri Alevîlikte müsahipli olmak anlamında da kullanılmaktadır.
Alevîlikte hac konusunda dillere pelesenk olmuş ve Hacı Bektaş Velî’ye nispet edilen bir deyiş vardır:
“Hararet nardadır, sacda değil / Keramet baştadır, tacda değil / Her ne ararsan kendinde ara, / Mekke’de, Kudüs’te, hacda değil.”
Zekâta gelince... Alevîlikte Ebu Zer Gıfarî gibi ihtiyacından fazlasını yoksulla paylaşmak vardır. Bu da inanç önderlerine veya Alevî kurumlarına verilen bağışlarla yoksullara ulaşmaktadır. Hakkullah denilen bağışlar, geçmişte bizzat dedelere verilirken şimdi cemevlerine veya dergâhlara verilmek suretiyle ifa edilmektedir. Toplumsal dayanışma ve lokma adı verilen bağış kültürü Alevîliğin en güçlü özelliklerinden biridir. Bunlar İslâmdaki zekât emrinin Alevîce icrasıdır. (Devam edeceğiz.)