Alevîlikte ibadet (3)
“Alevî” teorisyen M. Cemil Kılıç’la Alevîlikte ibadet meselesini açıklığa kavuşturmak için mülâkata devam ediyoruz:
Soru: Alevîlik Hz. Ali’ye mensubiyeti ifade eder. Sünnîler, Alevî-Sünnî tartışması olunca şunu sık söylerler: Hz. Ali, Hz. Peygamber’in yoldaşı ve hem amcasının oğlu, hem damadıdır. Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt üzerine sözleri de vardır. Kur’ân’da dahi belirtilir. Sünnî kesimin, biz de Alevîyiz, demekle kastettiği ile Alevîlerin kastettiği arasında bağ var mıdır?
M. Cemil Kılıç: Alevîliğin itikadî temeli velâyet inancıdır. Buna göre Hz. Ali, Allah’ın buyruğu ile Hz. Muhammed tarafından velî ve emirü’l-mü’minîn olarak ilân edilmiştir. Veda Haccı dönüşü sırasında Gadir Hum denilen mevkide peygamberimiz Hz. Ali’nin velâyet ve imametini ilân etmiştir. Alevîlik işte bu gerçeğe iman etmektir. Hz. Ali’yi sevmek başka şey, onun
velâyet ve imametine iman etmek ise başka şeydir. Alevîlik, Hz. Ali’nin velâyetine imandır. Bu nedenle Alevîlikte iman cümlesi şudur: “Lailahe illallah, Muhammedün resullah, Aliyyun veliyullah.”
Soru: Mesele ayrı ayrı mekânlarda ibadete geliyor. Sünnîler, Alevîlerin buluştuğu mekânı çoklukla kültür faaliyeti olarak görüyorlar. Bir cemaatin ileri gelenlerinden “Cübbeli Ahmet Hoca” diye tanın zat, “Cemevi ile camiyi eş tutmak mümkün değil. Camilerde sadece Allah’a ibadet edilir ancak cemevlerinde saz çalınıp, şarkılar, şiirler söyleniyor.” diyor. Nasıl yorumlayabiliriz?
M. Cemil Kılıç: Alevîler kendi ibadethanelerine cemevi adı veriyor. Cemevi Kur’ân’da adı geçen mescitlerdir. Alevî inancına göre cemevleri, Medine’de inşa edilen Mescid-i Nebî’nin günümüzdeki devamıdır. Ayrıca Kur’ân’da ibadethane olarak evlerden de bahsedilmektedir. Nur Suresi 36. âyette anlatılan evler, cemevleridir. Camiler ise Alevîler için ibadethane olarak görülemez. Yani mümin bir Alevîye göre; içerisinde Hz. Ali’nin velâyet ve hilâfetine karşı çıkanların adlarının yazılı bulunduğu, kadın erkek ayrımının yapıldığı, lüks ve şatafata varacak düzeyde aşırı süslerle gösterişli hâle getirilmiş bir mekân, İslâm’ın ibadethane anlayışına aykırıdır. Ayrıca Ehl-i Beyt soyundan gelmeyen birinin ibadet yöneticisi olduğu camilerin, Alevîlere göre ibadethane olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Alevîliğe göre anlamadığımız bir dilde ibadet edemeyiz. Buna göre ana dili ve özellikle ibadet dili büyük ölçüde Türkçe olan Alevîlerin camide ibadet etmesi imkân dâhilinde değildir. Cemevlerinde sadece Allah’a ibadet edilir. Başta Hz. Ali olmak üzere erenlerin himmet ve şefaati istenir. Camilerde ise halifelere övgüler sunulur. Ayrıca Emevîler döneminde yaklaşık 70-80 yıl boyunca camilerde Hz. Ali’ye ve taraftarlarına küfredilmiştir. Kısaca saf İslâmî açıdan bakıldığında Muhammedî mescid mefhumuna aykırı olan mekânlar, cemevleri değil kesinlikle camilerdir. Buna karşın yine de camiyi kendisi için ibadethane olarak gören yurttaşlara saygısızlık etmek istemem. Bu ifadelerimiz; “cübbeli zihniyetine” yanıttan başka bir şey değildir. Yani bu, bir taarruz değil masumâne ve mazlumâne bir savunmadır. (Devam edeceğiz.)