Alevîlik mezhep mi tarikat mı?
CHP’nin özellikle ayrıştırıcı, Alevîliği ve Bektaşîliği paravan yapan, Batı’nın da çok itibar ettiği kısaca “Alisiz Alevîler” denen kesimle canciğer dost görünmesi, elbette halkın gözünden kaçmıyor.
Türkiye’nin bir siyasî partisinin kayırıcı tavrı, siyasî çıkarların dışında atasından gördüğü Alevîlikle hayat bulan kesimi ziyadesiyle üzüyor.
Hacıbektaş’ta Hacı Bektaş-ı Velî’yi anma dolayısıyla, özellikle CHP ve Alevî bağlantısı üzerinde durduğum iki yazım önceki gün ve dün yayınlandı.
Son iki yazım üzerine gelen notlardan ikisini vereceğim. Birinci not:
“Sayın Arslan;
Alevilik ve CHP yazınızı dikkatle ve anlayarak okumaya çalıştım. Bireyler kendilerini ifade eden, beklentilerine cevap veren, bazen de ülke çıkarlarını düşünerek alternatifsizlik nedeniyle siyasi partileri tercih ederler.
Alevilerin büyük çoğunluğu seküler yaşam tarzı, Atatürkçü doktrin olarak CHP, biraz daha özgürlükçü olarak aşırı solda konumlanır. Tıpkı muhafazakâr ve bu görüşte cemaatlerin AKP’de konumlanması gibi...
Parti liderleri tam katılmayanlar bile kendi seçmenini konsolide etmek için bu tür söylemlerde bulunurlar. Bence burada önemli olan Alevilerin kendilerini oy deposu görüp de taleplerini karşılamayanları iyi analiz etmesidir. CHP'nin bir dönem baraj altı kalması unutulmamalıdır.
Nihayetinde inanç bireyseldir. Akılcı ve çağdaş olmalıdır. Yeniliğe açık olmalıdır. Çok şükürden öte, sebep sonuçlarını irdelemelidir. Diğer düşünceyi yok saymamalıdır. Sen niye böyle düşünüyorsun/ düşünemezsin denmemelidir...
Saygılarımla..” (Hikmet Akbulut)
İkinci not:
“Sayın yazarım Arslan TEKİN bey,
Gazeteniz köşe yazısında ‘CHP'nin Alevilik Tutkusu’ adlı yazınızı okudum. Ne yalan söyleyeyim üzüldüm. Aleviliği bir mezhep olarak tanımlamak sizin bahsettiğiniz, mensubu olduğunuz mezhebinizin şahıslarının, hocalarınızın işi olamaz. Reddediyoruz. Geçmişte birilerinin dediği gibi kimse Alevilere elbise biçemez. Bize göre Alevilik mezhep olarak en az 1600 yıllık hakikat. Kabul edersiniz etmezsiniz çok kıymeti harbiyesi yok. Alevilik mezhebi siyasi olarak kimsenin tahakkümünde değil. Birileri öyle düşünebilir ama hakikat öyle değil. Zatıalinizin ve kıymetli büyüklerinizin, hocalarınızın nacizane görüşü de güneşi kapatmaya yetmez. Alevilik bir mezhep olarak Allah, Muhammed, Ali, Kur’an ekseninde sonsuza kadar yaşayacaktır. Elhamdülillah Müslümanız ve Allah'ın izniyle öyle kalacağız. Siyaset noktasında diğer mezhepleri ve ilişkileri konu alırsanız daha sağlıklı sonuç alacağınız kanaatindeyim. Bir de istirham ediyorum terörü, siyaseti savunanlardan samimi Müslümanları uzak tutun bu millet çok çekti. Saygılarımla.” (Rıza)
***
“Rıza” Alevîliği mezhep olarak görüyor. Çok inançlı konuşuyor.
Sünnîler “Allah, Muhammed, Kur’an” derken, Alevîler de ilâveli “Allah, Muhammed, Ali, Kur’an” der. “Ali” de elbette İslâmın dışında değil. Daha çocuk yaşta İslâmiyeti kabul eden, Halifelik makamında bulunmuş bir İslâm büyüğü. (“Hz. Muhammed’in amcasının oğlu, damadı...” gibi sıfatlar inanç içinde ne derece yer bulur? Onun için “kişilik” öne çıkarılmalıdır.)
Çok kısa Bektaşîlik ve Alevîlik farkı üzerinde duracağız:
Bektaşî, Hacı Bektaş-ı Velî’ye bağlı olana, onun yolunda gidene denir. Ehl-i Beyt sevgisine bakarak Bektaşîlere Alevî diyebiliriz. Bektaşîlik bir tarikattır. Ancak diğer tarikatlardaki seyr-i sülük Bektaşîlik’te yoktur. Bu tarikata giren herkes Bektaşî olabilir ama Alevîlik soya bağlıdır. Annesi ve babası Alevî ise o kişiye Alevî denir.
***
Burada mezhep meselesini açmak istiyorum. Dönemin Diyanet’inin Din İşleri Yüksek Kurulu Başkan Vekili Prof. Dr. M. Saim Yeprem’in, sorum üzerine gönderdiği uzun notta Alevîliği bir mezhep değil tarikat olarak açıklamıştı. Bu açıklamanın tamamı “Alevîler ve Bektaşîler Arası’” kitabımızda yer alır.
20 Ağustos 2024 günü çıkan “CHP'nin Alevilik Tutkusu” başlıklı yazımda açıklamanın bir kısmını verdim. Diyanet Alevîliği tasavvufî bir yapı olarak görüyor:
“Alevîliğin statüsünü ele alan bilimsel çalışmalarda, bir olgunun mezhep olması için gerekli temel kriterler göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmeler neticesinde Alevîliği mezhep olarak nitelendirmenin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. (Prof. Dr. Sönmez Kutlu “Aleviliğin Dini Statüsü”, İslâmiyat Dergisi).
Yine bu konuda yapılan araştırmalara göre, Alevîlikte, “soy-boy-aşiret esasına dayalı sosyal yapıya uyarlanmış tasavvufî bir oluşum” söz konusudur. Alevîlik’te varolan senkretik yapıyla beraber dinî düşünce ve pratikler göz önünde bulundurulduğunda Alevîlik için tasavvufî bir yapının söz konusu olduğu görülmektedir.”
Mezheplere dair derin araştırmalarıyla bilinen ilâhiyatçı Prof. Dr. Mustafa Öz Hocayla daha önce Şia ve Alevîliğe dair ayrıntılı röportaj yapmıştım. Dolgun ve doygun cevaplar vermişti. Haftalık çıkardığımız Türkhaber’in 24 Haziran ve 1 Temmuz 2002’de tarihlerinde yayınlanan 11. ve 12. sayılarında yer alan uzun röportajımız muğlak noktaları aydınlatıyor. Tartışma uzarsa ileri röportajdan alıntılar veririm.
Prof. Dr. Mustafa Öz Hoca’nın Alevîliğe dair söyleri:
“Şia bir mezheptir. Şia mezhep olma özelliklerini haizdir. Fakat Alevîlik bizim ölçülerimize göre bir mezhep değildir, Alevîlikte tasavvufî unsurlar vardır. Tasavvufî unsurlar olduğu zaman bazen tarikat özelliği gösterir. Alevîlik herhangi bir şekilde Alevî olmayan kişinin girebileceği bir ekol değildir.”
Nokta!