AKP'nin kapatılması!
Âfâkî hiçbir hususu tartışamayız. Evimizin önü bir yığın çerçöp, devasa kayalar yığılı. Temizlenmesi gerek.
Örtülü Üçüncü Dünya Savaşı sürüyor. Türkiye, savaşın en yalnız, en zayıf tarafı. Hem dışarıdan, hem içeriden vuruluyor. Ne yazık ki "dış düşman"a da, "iç düşman"a da kapıyı aralayan mevcut iktidar.
Daha önceki gün, Bursa'da, tarihî Ulu Cami'nin önünde bir kadın kendisini patlattı. 13 yaralımız var. Ama biz neyin peşindeyiz!
İsmail Kahraman çok açık söyledi: Laikliği kaldıralım, dindar bir anayasa yapalım. Sonra kıvırması asıl niyetini deştirmez.
Recep T. Erdoğan "Ağzına kilit vuracak değilim!" diyor İsmail Kahraman için. R. T. Erdoğan'ın üslûbunu bilenler, bu sözün "kızgınlık" ifadesi olduğunu anlar. "Şimdi sırası mı İsmail ağbi!" demek istemiştir.
İsmail Kahraman Millî Görüş için vazgeçilmez bir figürdür. Necmettin Erbakan yokken o vardı. Ve o, Millî Görüş'ün çok sonra dillendirdiklerini çok önce dillendirmişti.
R. T. Erdoğan, İ. Kahraman'ın Millî Görüş içindeki "ağbiliği"nden istifade etmek istemiş, TBMM Başkanı yaptırmıştı. Millî Görüşçülerde fevrî çıkışlar sık görülür. İsim isim sayalım: Hasan Mezarcı, Hasan Hüseyin Ceylan, Şevki Yılmaz... İlk aklıma gelenler. Zamansız ve yersiz konuşmaları, hem kendilerinin, hem de partilerinin başına iş açmıştır.
Anayasa ortada... İçinde ne yazdığını sık sık okumalılar. Anayasa'yı beğenmiyorum, yazılanı uygulamam dediğinizde hiç ummadığınız, hiç beklemediğiniz bir anda öyle bir karşınıza çıkarırlar ki feleğiniz şaşar, kendinizi birden mahkemelerde bulursunuz. Seçimli siyasette, hep iktidarda kalamazsınız. Bir bakarsınız dibe vurmuşsunuz ve partiniz hükûmeti kuracak çokluğu kaybetmiştir.
Bilmediğiniz, göremediğiniz noktalarda birileri sizin dosyalarınızı istif etmekle meşguldür. O dosyalar, ummadığınız anda savcıların elindedir; gelin bakayım, derler.
Ak Parti, kendisi hükûmetken, kıl payı kapanmaktan kurtuldu! AYM'de, eğer bir kişi daha yön değiştirseydi parti kapanıyor, R. T. Erdoğan yine yasaklı duruma düşüyordu.
Siyasette bir anda kelleyi verirsiniz. Bir anda kendinizi hiç istemediğiniz yerde bulursunuz. İnsanı batıran da çıkaran da dilidir. Dilinize sahip olacaksınız.
İ. Kahraman'ın çıkışından dolayı Anayasa'ya göre AKP "odak" durumundadır şu an. Dua etsinler, kendi adamlarına Yargıtay'da, AYM'de köşeleri tutturdular da, ilişen olmuyor.
İlişen olmuyor, diyoruz ama... İlişilecek... İleride. Başkanlık sistemini kuramadıkları, bütün yetkileri ellerinde tutamadıkları an, geriye doğru sayma başlayacak.
İ. Kahraman'ın sözü, dindar insan için diyemeyeceğim, "Siyasî İslâmcılar" için, "dindar anayasa", kendisinden geçirecek bir sözdür.
Din nedir? Laiklik nedir? Yeteri kadar tartışılmamıştır. Tartışılsa bile herkes kendi doğrularında ısrar edince, bir noktada birleşilememiştir.
AKP'nin kafasıyla anayasa babayasa olmaz! Dindarlık bambaşka bir kavramdır. Siyasî İslâmcılarının ağzında eğreti duruyor. Hiç söz etmemeleri gerekir. Samimî Müslümanları da zan altında bırakıyorlar!
(Burada bir yazımı hatırlatacağım: "Dinî ritüeller ve eğitim" (Yeniçağ, 5 Şubat 2013). Olması gerekeni zamanında yazmışız. İnternette bulabilirsiniz.)