AKP'de çöküşe doğru
YSK'nın yedi üyesinin akıl dışı, mantık dışı, kanun dışı, sırf "Yukarı" istedi diye İstanbul seçimini iptal etmesi Türkiye'yi bırakın, dünyayı ayağa kaldırdı.
Bir zarfta dört oy pusulası var; biri iptal, diğerleri geçerli. Hangi kanunun neresinde yazılı? Muhtarları geçin, ilçe belediyelerinde, belediye meclis üyelilerinde nasıl olsa çokluk Ak Parti'nin. Başkanlığı iptal edelim!
Her şeyi biliyorsunuz. Tek tek anlatmayla gerek yok. YSK'nın o seçim iptal edilsin diyen yedi üyesi, Ak Parti'nin "şeref defteri"ne altın kalemle yazılacaklardır ama ya demokrasi tarihine nasıl girecekler?!
"Tek Adam" "Her şeye ben hâkimim. Ben emir veririm yaparlar." demesi de bir yere kadar.
Seçimleri tartışırken, bir bakıyorsunuz PKK'nın mahpus başı Abdullah Öcalan piyasaya sürülmüş!
Sen A. Öcalan'a itibar ettikçe, sahadaki PKK'lılar şımarıyorlar, "Yine bize muhtaç oldular." diyorlar. Bir adım daha ileri gidiyorlar.
Önce A. Öcalan'ın mesajını taşıttın. Kandil hangisine uydu? Her bir sözünü kendi hanelerine bir hak olarak yazdılar ve iş hendek savaşlarına kadar vardı.
Saray, "İstanbul'a sahip olmayı" başka yerde arıyor, çok tehlikeli bir oyunun içine giriyor.
Abdullah Öcalan'a "Aman Apo ocağına düştük! Yetiş!" derken, AKP içinde, kanunsuzluğa karşı başkaldırılar başladı. Abdullah Gül'ün, uzun zamandır ilk defa bu derece sert bir açıklaması oldu:
"Anayasa Mahkemesi'nin 2007 yılındaki haksız "367 Kararı" karşısında ne hissettiysem, başka bir yüksek mahkeme olan Yüksek Seçim Kurulu'nun dün aldığı kararı duyunca aynı duyguları yaşadım. Yazık, bir arpa boyu yol alamamışız."
Bu ağır sözlerden sonra durmaması, arkasını getirmesi lâzım.
Daha önce başkaldırısını bir manifestoyla ilan eden Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül'den üç saat sonra daha ağır bir dille YSK'nın karanına isyan etti:
"Adil, kurallara uygun seçimler demokrasinin olduğu kadar ortak aidiyet bilincimizin de referans noktasıdır. YSK'nın kararı ise evrensel hukuka ve yerleşmiş teamüllere aykırılıklar barındırmakta, bu bilince zarar vermektedir. / Siyasî geleneğimizin en temel değeri de, son sözün sandıkta tecelli eden millet iradesine ait olmasıdır. Mazereti ve gerekçesi ne olursa olsun 31 Mart seçimleri sonrasında yaşananlar ve YSK'nın iptal kararı bu temel değerlerimizin zedelenmesine yol açmıştır."
Saray ve çevresi Ak Parti'nin iki öncü kadrosunun bu çıkışını yok sayabilir mi? Kendilerine ihanet görebilir mi?
Ak Parti'nin İstanbul milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun hak teslimine ne diyecek Saray ve çevresi? İki öncü, artık, partinin kıyısına itildiler. Ancak Mustafa Yeneroğlu TBMM'de ve partide faal. Öyle boş biri değil. Almanya'da yetişmiş. İmam-ı Azam'dan örnek veriyor:
"Büyük hukukçu Ebu Hanife'nin 'Mihraptan ve minberden hukukun sesini kısarsanız, Hz. Allah da sizin nefesinizi, iflâhınızı kısar' ikazı her okuduğumuzda sarsılmamızı sağlıyorsa, hayırlı sahurlar dilerim.... Aksi takdirde tuttuğumuz oruç bizi kurtarmayabilir.."
Ak Parti'deki bu dalgalanmaların üstü örtülemez.
Seçimin iptalini Allah ayaklarına dolaştırdı.
Çöküş kaçınılmaz görünüyor.