AKP dikkat etmeli

AK Parti, Suriye'nin güneyindeki harekâtı kendisine mal etmek sevdasından vazgeçmelidir. Operasyon hiç beklenmedik anda akamete uğrarsa, önce kaybeden AK Parti müzminleri olacaktır.

Operasyon elzemdi. Bütün "diplomatik" yollar denenmiş ama bir fayda vermemişti. Hükûmet edenler kaç defa ABD'ye gitti, kaç defa Pentagon'la görüştü, Trump'a, kaç defa yüz yüzeyken, telefonla bu iş silahsız halledilsin, PKK/YPG'yi çekin, dendi. Ama ABD, on binlerce TIR'la, binlerce uçakla silah yığmaya devam etti. IŞİD bahanesiyle, Türkiye hedef seçiliyor ve çapulcular silahlandırılıyor. Çapulcuların bu operasyonda nasıl döküldüklerini gördük.

Şunu merak ettim... Trump, PKK'ya bu kadar silah verirken, diğer tarafta üzerinde İsrail baskısı varken, o kadar esip gürlerken, gide gide Ankara'nın çizgisine nasıl geldi? Türkiye'nin "güvenli bölge" olarak belirlediği alanlardan askerlerini çekme emrini bile verdi. Bu, ya bizi Şam'la ("Şam" kukla artık. Rusya var, İran var) karşı karşıya getirmek istiyor ya da bir başka söz verildi.

Mesele Türkiye'nin meselesidir; AK Parti Genel Merkezi'nin değil. Partizanlıktan şiddetle kaçınılmalıdır. Öyle ki, parti aktivitelerinde bile, hiçbir surette "Biz sınır ötemizde destan yazıyoruz." gibi ifadeler kullanılmamalıdır.

Türkiye'de partizanlık, maalesef millî meselelerin de önüne geçmiştir. Millî hassasiyetin dorukta olduğu günler müzmin partizanlara bir etrafına bakma, bir düşünme fırsatı verir. Birlik olmanın ehemmiyetini hissettirir. Asıl olması gerekenin insanların birbirlerini anlamaları ve kanun çerçevesinde, birlikte hareket edebilmeleri gerektiğini kafalara dank ettirir.

Partiler yönetimde alternatifleri göstermek için vardır. Rekabet için vardır.

"Bekamız" söz konusu olduğu an, insan hem kendi iç sesini dinlemeli hem de kanunları dikkate almalıdır.

"Temsil" ve "vekâlet" kavramları, demokrasinin temel taşlarıdır. Halk kendilerini temsil etmeleri için partilere vekâlet verir.

Eğer bütün Türkiye, bir heyecanı, bir hissiyatı paylaşıyorsa, partiler, bu heyecanı, bu hissiyatı kendilerine mal edemezler. İllâ partimiz diyemezler.

Demokrasinin bir şartı "seçim" dir. Seçim zamanında, birliği bozanlara, hassasiyetleri kendi lehlerine çevirmeye kalkışanlara halk cezayı keser.

Şu dönemde, AK Parti, son derece sistemli ve kanunî hareket etmelidir. Kazanılırsa AK Parti kazanmıştır; kaybedilirse, AK Parti kaybetmiştir, dedirtmemelidir. "Kazanma"daki sahiplenme, AK Parti politikalarını beğenmeyenleri alternatif arayışlara iteceği gibi, millî meselelerde, parti çıkarı hesabı yapılacağı endişesiyle, halkımızın, hassasiyetlerimizi umursamaması gibi bir riskle de karşı karşıya kalırız.

Kaybeden AK Parti olursa, zaten savaş kaybedildiği için, Türkiye, bir çıkmaz yola girer. Belki yine, Millî Mücadele dönemindeki gibi, çoban ateşleri yakılır. Ve yine 1968 Hâdiseleri sonrasında, emperyalist güçlerin ülke içinde tuttuğu/kandırdığı uşaklarına karşı Türkiye'nin dört bir yanında, yokluk içinde ve "devlet"e rağmen verilen mücadele başlatılır ama Türkiye çok şey kaybeder; Allah göstermesin, sınırlarımız bile değişir.

Ne olursa olsun partizanlıktan kaçınalım. Bu bir millî meseledir. Başarı bir partinin değil; bütün partilerin ve hâliyle hepimizindir.

Yazarın Diğer Yazıları