Akademisyenler geçinemiyor (2)
Akademisyenler, açlığa mahkûm edilince ilim yapmak isteyenler üniversitede kalmıyorlar artık. En çalışkanlar akademisyen olurlardı. Başka yerde iş bulamayanlar üniversiteye kapağı atma planı içindeler. Azıcıcık aşım, ağrımaz başım! Ama ilim azıcık aşı kaldırmaz!
Doç. Dr. S. K.’nın tespit ve fikirlerini dün vermiştim. Doç. Dr. S. K. “Üniversitelerde ne moral ne motivasyon kaldı.” diyor:
“Sayın Tekin, akademisyen maaşı sadece bir kamu çalışanına zam yapma ve yüksek maaş ödeme meselesi değildir. Dünyanın bilgi toplumuna geçiş süreci yaşadığı bir dönemde bütün ülkeler bilime ve bilim insanlarına olmadık imkânlar sunarken ülkemizdeki bilim insanlarının, SETA’nın hazırladığı rapora göre, dünyada en düşük ücreti almalarının bir açıklaması olsa gerek...
YÖK Başkanının da belirttiği gibi aslında sorun maaş değildir, sorun ülkenin geleceğidir. Eskiden sınıf ya da fakülte birincileri asistan olurdu. Şimdi ise okulu 6-7 yılda bitirenler asistan oluyor. Peki, böyle bir asistan aldınız da ne oluyor? Bu asistan 3. sınıf bir yardımcı doç., 3. sınıf bir doçent ve 3. sınıf bir profesör olacak. Ne kendisine ve ne de memleket bir faydası dokunuyor. Nitekim gidişat o yönde.
Ülkeyi süper güç haline getireceğini iddia eden hükümet ise olayın ya farkında değil ya da umurunda değil; ancak, hükümetin böyle bir lüksü yok. İlkokulda iken hocalarımız Osmanlı’nın yıkılma nedenlerinden birini Sanayi Devrimi’ni yakalayamamasına bağlarlar ve o dönemi eleştirilerdi. Günümüzde de aynı şey yaşanıyor. Dünya, bilgi toplumuna geçiş süreci yaşıyor ancak gelin görün ki ülkemizde üniversiteler bitmiş durumda.
Kısacası bilim adamını sefalete mahkûm eden ülkeden bir halt olmaz. Böyle düşünen bir hükümetin de ülkeye verecek hiçbir şeyi yok. Köprü yol, baraj yapmakla ülke kalkınsa çağdaş uygarlık düzeyine ulaşsa Arap ülkeleri süper güç olurdu.” (Doç. D. S. K.)
Maaş meselesine asistanların durumunu incelerken döneceğim. Yardımcı doçentler meselesinde bir başka husus var. Şakir Soylu diyor ki:
“Sayın Tekin, yardımcı doçentlerle ilgili yazılarını okudum. Bir taraftan bakıldığında yapılan eleştiriler doğru. Madalyonun öbür tarafına bakıldığında konunun tamamen masumane olmadığını da görürsün. Hiçbir çalışma yapmayan, araştırma ile ilgili uzaktan yakından ilgisi olmayan nice insanlar yan gelip yatmaktadırlar. Yapmış olduğunuz teklife benzer bir uygulama seksenli yıllarda yapıldı. Bu insanların hepsi profesör oldular; ancak, ne öğrencilerine ne de bu ülkeye bir şey verdiler; çünkü, bomboş insanlardı. Desteklenmesi gereken ise ücretlerinin düşüklüğüdür. Kamudaki bir mühendis bunlardan daha fazla ücret alıyor. Bu insanlar da geçinebilmek için, araştırma yapma yerine ders ücreti alabilmek için derse girmek istiyorlar.”
Daha önceki yazılarımızda izah etmiştik. İlmî kademeleri atlayabilmek için belli kriterler konacaktır... Yabancı dil kıskacı insanların zihnini meşgul ediyor, zamanının büyük bir kısmını alıyor. İlmî çalışma yapamıyor, dersine hazırlanamıyor.
Biraz ara vereceğim, bahsettiğim gibi, sonra yabancı dille eğitimi, araştırma görevlilerinin durumunu, vakıf üniversitelerini ele alacağım.