AK-PKK-Şüphe...

Mekteptaşım Fazıl Çetiner, yurt dışında, kuş bakışı dört bir tarafı daha farklı temaşa ediyor:

“‘Süreç’in bozulması ve sonrası gelişmeler hakkında yaptığınız haberleri doğru bulmuyorum. / AKP’nin ani bir kararla başlattığı bu çatışmanın PKK ile mücadeleyi amaçladığını sanmıyorum. (...) AKP’nin şaibeli bir şekilde başlattığı bu süreç de asla ve asla PKK’yı bitirmeye yönelik değil. (...) Eğer AKP bu çatışma ile oylarını artırır, tek başına iktidara gelirse, ’barış süreci’ni tekrar başlatıp, PKK’ya, ABD’nin ısrarla istediği, federatif hakları vermeyeceğini kimse garanti edemez. / O hâlde sadece AKP’nin oylarını artırarak tek başına iktidarı amaçlayan, bu kirli oyuna MHP ve MHP yönetimi ve MHP’ye yakın olanlar neden destek veriyor anlayamıyorum. / ‘Barış süreci’boyunca PKK savaş taktiğini değiştirdi. Artık PKK dağda değil; şehirde. Peki TSK, polis buna hazır mı? Hazırlık yapılmadan uçaklarla üç beş bomba atarak PKK’yı bitirmek mümkün mü? Orda burda 300 PKK’lı öldürüldü, 300 yaralı haberleri kesinlikle yalan. Kayıpları bizim kayıplarımızdan az.”

Fazıl, bu değerlendirmesinde yalnız değil. Bana gelen başka mektuplarda, daha ağırları yazılı ve üstelik itham da ediliyorum.

Recep T. Erdoğan’ın, samimî olarak bu mücadeleyi başlattığından ah bir emin olabilsem. Ben de “Acaba?” diyorum ama, teşbihte hata olmaz, “Gün uğursuzun!” derler, şartlar öyle bir geldi ki, başka çıkış yolu da yok. Suruç katliamından sonraki Ceylanpınar’da iki polisimizin uykuda şehit edilmesi ister istemez şüphe uyandırıyor. PKK yönetiminde “beyin” eksikliğini dikkate alırsanız, IŞİD yerine intikamı bizden almaya kalkmalarını yadırgamamalıyız. Burada kaç defa yazdım... AKP yönetiminin, Dolmabahçe’de, II. Sevr Antlaşması mahiyetindeki mutabakatı okutması, PKK için, varabileceği en ileri merhaleydi. Ne yapıp edip susmalı ve derinden derine icraatını yürütmeliydi. AKP, bütün yolları onlar için açmıştı. Şehir hâkimiyetleri tamdı. Hiç zahmete girmeden, istedikleri gibi belediyelerde yeni devleti inşa ediyorlardı.

PKK ile mücadele edilmesin ama ne yapılsın?! Bir an gelecek ABD bastıracak ve geri de dönülecek. Bu kuşkuyu herkes taşıyor. Fazıl’ın dediği gibi, yeni seçimde 276’yı bulup 17/27 Aralık dosyalarını raflardan indirtmeyince derin bir oh çekecek ve hemen, “Gel Öcalan kardeşim. Nerede kalmıştık, nasıl bir devlet kurmak istiyorsun. Şeklini şemailini bildir, biz gereğini yapalım.” demeyecekler mi?

Tek çare halkı uyandırabilmek... Kim uyandıracak, nasıl uyandıracak? Asıl mesele bu.

Tarihi inceliyorum. Allah Türk milletine sıkıştığı zaman yardım ediyor. Yoksa en karanlık bir zamanda, “halifeliğin payitahtı” işgal edilmişken, Osmanlı’nın küllerinden bir “Yeni Türkiye” doğabilir miydi?

___________

İzin: İzin nedir bilmezdim ama bu sefer izne ihtiyacım var. Bir süre bu köşe boş kalacak. 10 gün mü sürer, 15 gün mü, kestiremiyorum. Hepinize sağlık ve afiyet diliyorum.

(A. Tekin).

Yazarın Diğer Yazıları