Ak Parti'nin stepneleri neyin peşindeler?!

Ak Parti'nin bir stepnesi HÜDA PAR, seçim beyannamesini Saray'ı zorla sokacak gibi. Din adına dini yozlaştırma, halka korku salma, kadınları dar alana hapsetme... Ne ararsan var.

Ak Parti'nin diğer stepnesi Yeniden Refah Partisi de HÜDA PAR'dan farklı düşünmüyor. İkisi de "ümmet"i parçalamakta, kadını Cahiliye âdetlerine itmekte yarıştalar.

Daha önce Hz. Hatice, Hz. Aişe örneklerini kısaca hatırlatmıştım. O dönemin şartlarında halkın içinde yer tutuyorlar, saygı görüyorlar. Erkek ne yapıyorsa, "kadın" olarak yapabileceklerini yapıyorlar; kaç-göç yok! Yine o dönemin şartlarında siyasete giriliyor, neredeyse ellerinde kılıç savaşmaya kadar varılıyor. İç çekişmenin de tam ortasındalar.

Müslümanların annesi görülen Hz. Hatice'nin hayatını bir araştırın, nasıl yaşadığını bir anlayın. Ticarî çalışmalarından dolayı "Tacire" (Tüccar Kadın) diye anılmıştır. Hz. Peygamber'le en uzun süre evli kalan da odur.

Diyeceksiniz ki, Cahiliye devrinde yetişmiş, Cahiliye'de kadının kabilesi içerisinde de sosyal hayatta hiçbir kıymeti yoktu. Kız çocuklarından utanç duyulurdu. Hukuku da olamazdı.

Ama diyecek ve burada duracaksınız.

Cahiliye'de kabile esas. Kabilede asil ve zengin kimselerin hanımları ve kızları itibarlı. Hz. Hatice de Hz. Peygamber gibi Kureyş kabilesinden. "Peygamber"in de güçlü Kureyş kabilesinden olmasının bir manası vardır.

Daha sonra imamet meselesinde de Şiîler, Haricîler, Sünnîler, her kafadan bir ses... Gücünden dolayı Kureyş kabilesi uzun süre tartışmalara set çekecektir. "İslâm" derken bu tartışmaları da dikkate almak gerekir ve ister istemez "Hangi İslâm?" sorusuna muhatap olursunuz. (İşte burada İbn Haldun'un Mukaddime'sini okumanın zamanı! Bizim de Mukaddime çalışmamızı hatırlatmaya gerek var mı?)

Kadınların da kabilenin gücüyle orantılı güç kazandıkları anlaşılmaktadır. Tabiî şahsî kabiliyet de kadınları öne çıkarmaktadır.

Hz. Hatice'nin şahsî kabiliyeti ticarette kendisini göstermiştir. Öyle bir ticaret ki, şimdiki ticarî şablonla adlandırsak, "uluslararası ticaret"te ünlenmiştir. Büyük oynuyor.

Hz. Hatice, Hz. Peygamber'in dürüstlüğünü test etmiş, ona kâr payı vererek yanına almıştı. Malların satışı için kervanın başında Yemen'e ve Suriye'ye gönderiyordu. Sonra evine davet ediyor, hesap işlerine bakıyor ve onu yakından tanımaya çalışıyordu. Evlenme teklifi için son kararını vermeden önce kölesini Hz. Muhammed'in yanına katmış, hâl ve hareketlerini takip etmesini, kendisine rapor getirmesini istemişti. Hissî yakınlık bu geliş gidişlerde doğmaya başlıyordu. Kölesinin getirdiği bilgilerle yetinmemiş bir kadın arkadaşını kendisiyle evlenmeye zemin hazırlaması için Hz. Peygamber'e göndermişti.

Hz. Hatice bir kadın olarak ne kadar hayatın içinde değil mi? Sonunda Hz. Peygamber'e "Benimle evlen. Akşama büyükleri topla, beni istemeye gel." diyor. Bu teklifi yapan kadın, daha önce iki defa evlenmiş. Üç de çocuğu var ve Hz. Peygamber'den de 15 yaş büyük.

Hatırlatacağım bir isim de Hz. Peygamber'in eşlerinden Hz. Aişe... Hz. Ebubekir'in kızı. Siyasetin tam ortasında.

Uhud savaşında sırtında su taşıyor, bir çeşit ajanlık mı desek, haber topluyor, yaralılara bakıyor. Yaralılar elbette erkek. Benî Mustaliḳ savaşında Hz. Peygamber'in yanındadır. Savaştan dönülürken, hacet görmek için ordugâhtan uzaklaşması, gerdanlığını kaybetmesi, geri dönüp ararken kaybolması, kendisini aramaya gelenle karşılaşıp onun devesine binmesi tartışılmış, bu yüzden onun için ayet inmiştir (Nûr, 24/11-21). Böylece aklanmıştır.

Hz. Aişe'nin bir de siyasî hayatı var. Şimdilik girmeyelim.

Kadını hayattan tecrit etmek, Cahiliye Devri'ne dönmek isteyenler, esas İslâmı bir incelesinler; ne kadar uyuşuyorlar görsünler!

Özellikle HÜDA PAR'ın ne yapmak istediği daha tartışacağız.

Yazarın Diğer Yazıları