Ak Parti'nin genel merkezi Saray mı?
R. T. Erdoğan''ın Saray''ı parti merkezi yapması hiçbir surette iktidarı bırakmayacağım, manasına gelmez mi?
Yeni seçim kanunu TBMM''de komisyondan geçirildi. Genel meclise gelecek. Oradan da geçecek.
Yeni rejimde kararnameler bütün meseleyi hallediyor ama halk var; göz boyamak gerekir. Rejimin en koyusu, en katısı dahi olsa, asıl "seçici" halk karşısında bütün rejimler aciz kalır. Halkı hesaba katmamak bir yere kadar. "Katı" rejimlerin diyeyim -başka sıfat kullanmayayım, biliyorsunuz ne demek istediğimi- bütün korkusu halktır. İnsanlar homurdanmaya başlarca, önlerine dağlar yığılsa aşarlar.
Yeni seçim kanuna göre, "Cumhurbaşkanı" sıfatını taşıyan Zat-ı Muhterem, aynı zamanda parti başkanı olduğu hâlde, seçimlerde, bütün yasaklardan muaf. Devletin bütçesinden (halkın cebinden) istediği gibi propaganda yapıyor, halkın parasını kullanıyordu. Bunu bir kanuna bağlamış oluyorlar!
16 Nisan 2017 Anayasa değişikliğiyle yeni rejimde cumhurbaşkanına biçilen rol belirlenmiştir. "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" dedikleri yeni rejim 9 Temmuz 2018''de yürürlüğe girdi.
Bir cumhurbaşkanı aynı zamanda parti başkanıdır. Ama ona yasak yoktur, istediği zaman kendi partisi için seçim propagandasına çıkar, devlet bütçesini kullanır, diye nerede yazıyor? Aleni suç işleniyor. Yeni rejimin ne getirdiğini ve asıl neyi götürdüğünü bütün ayrıntılarıyla Prof. Dr. Kemal Gözler ortaya koymuştur. Onun kitaplarına bakılabilir.
Saray dedik, parti merkezi dedik.
Geçen hafta Saray''da bin kişilik sofra kuruldu. Seçimler yaklaşıyor. Eski Ak Parti milletvekilleri, il başkanları yemeğe davetliydi. R. T. Erdoğan herkesin önümüzdeki seçimlerde partisine oy toplaması için çalışmasını istediği bir nutuk attı.
Orası devletin idare edildiği merkezdi. Ama parti çalışması yapılıyordu. Üstelik yemek veriliyor, bu yemek masrafı muhaliflerin de cebinden çıkıyordu. Yani devletin mekân ve para imkânları Ak Parti propagandası için kullanılıyordu.
Ak Parti''den kopmuş kimileri, halkın parasının parti çıkarı için harcanmasını ağır tenkit ettiler. Ekranda aynı masada oturan iki eski milletvekili gözüme ilişti. İkisi de gazetelerde köşe yazıyor, televizyon kanallarda neredeyse her gün görünüyor. İkisi de konuştuğum, görüştüğüm insan. Halkın kesesinden Saray''da parti propagandası için yemek verilmesini tenkit edecekler mi, diye bekledim. Bir Mehmet Metiner ses verdi. Geçmişte çıkardığı dergide yazdığım diğer arkadaşın isimini vermeyeceğim. Belki ses verir... Boşluğa düşmeyeyim!
Mehmet Metiner''in şu satırları Ak Partilileri düşündürmeli:
"Evvela mekân seçimi yanlıştı. Bir siyasi parti toplantısının CB Külliyesinde yapılması doğru değil. Parti devleti algısı oluşturacak söz ve davranışlardan kaçınmak, herkesten önce bizim dikkat etmemiz gereken hususların başında gelmeli. / Biz devlet yöneten bir partiyiz ama devletin partisi değiliz. Devlet sadece bizim devletimiz değildir; bu ülkede yaşayan herkesin devletidir. Bu devlet, bir parti devleti değildir. CHP''nin parti devleti zihniyetiyle ve uygulamalarıyla vuruşa vuruşa gelen bir zihniyetin mensuplarıyız. Varlık sebebimizi gözden kaçırırsak yazık ederiz. Külliye sadece Ak Partililerin mekânı değildir; bütün vatandaşların mekânıdır. Cumhurbaşkanı, partili aidiyetine rağmen herkesin Cumhurbaşkanı''dır. (...) Oturduğum yerden bir an düşündüm. Aynı mekânda CHP''nin toplantısı yapılıyor, ekranda izlerken ne hissederdim acaba? Doğrusunu söylemem gerekirse, bu görüntü karşısında devlete aidiyet duygum örselenirdi." ("Külliye''deki yemekli toplantı üzerine...", Yeni Şafak, 25 Mart 2022)
Saray, halkın her şeyi gördüğünün farkında değil mi?