Ak Parti seçimi kaybeder mi dersiniz?!
Seçimi erkene çekecekler gibi görünüyor. "Ramazan bereketi"ni de hesap ediyorlardır. 23 Mart ilk sahur, 20 Nisan da bayramın ilk günü.
Seçim için 14 Mayıs dillendiriliyor. Anlamlı.
Demokrat Parti, 14 Mayıs 1950''de, CHP karşısında ezici çoklukla seçimi kazanmıştı. DP oyların yüzde 55''ini alan almış, 416 milletvekilliğiyle TBMM''deki oranı yüzde 85''i bulmuştu. CHP 69 milletvekilinde kalmıştı. Bir Millet Partisi milletvekili çıkarmış, bir bağımsız aday TBMM''ye girmişti. Cumhurbaşkanı da başbakan da değişmişti.
"Ezici oy" DP''ye hayır getirmedi. Sonu malum.
Ak Parti 20 yılı geçkin iktidarda. Rejimi bile değiştirdi. Söz sahibi tek kişi. En geç 18 Haziran''da seçime gitmesi gerekiyor.
Haziranda seçim olsa, 29 Haziran Kurban Bayramı''nın birinci günü. Temmuz, maaşların ayarlandığı ay; çok yakın. Herkes maaşların derdine düşecek. (14 milyon emekli var. Bunlar çok ama çok mağdur. Asgarî ücret diyoruz... daha ötesi var mı? Asgarî ücret 8503 TL., emeklinin maaşı 5500 TL.. Emekliye son ömrünün sonuna geldin, öl git, diyorlar. Onlar oy verecekler. 14 milyon emekli, yakınlarıyla birlikte ne kadar eder, düşünün. Yarısının yarısının yarısı bile başka partiye gitse, büyük oran. Bunu Saray nasıl hesaplamıyor, anlamıyorum!
Haziran''da üniversiteye giriş imtihanı da var. Hepsi üst üste. Seçimi geçe alamazlar, geçe alırlarsa, çalışanlar, emekliler için bütün kasayı boşaltmaları gerek. Bu da mümkün değil. Mayıs ayı iktidar açısından en uygun ay görünüyor. Hele "Başörtüsü anayasaya girsin" referandumunu da birlikte yaparlarsa değme keyiflerine. "Kâfir"e karşı zafer kazanacaklar!
Ak Parti, hediyeli seçim çalışmalarına başladı bile. Bizim semtte faaliyetteler. Kapı kapı dolaşıyorlar. Önceki gün eve girerken, arkamdan iki kadın geldi. Ellerinde poşetler. Soran gözlerle baktım. Ak Partili olduklarını, hediye getirdiklerini söylediler. Şimdi başörtüsü tartışılıyor, referandum, deniyor ya... Kadının birinin başı açık, giyimi farklı, süslü, boyalı saçlı, diğeri örtülüydü. Herhâlde "ayarlı" propaganda. Bilerek açık ve kapalıyı yan yana getirmişler. Ayrımız gayrımız yok. demek istiyorlar. Daha önce kahve paketi, çay paketi, yiyecek, giyim kuşam paketi verirlerdi. Bu defa çocuklar için kitap vereceklerini söylediler (Belki de kitapla başlıyorlar). Bir "hediye" daha vardı ama dinlemedim. Kibarca, istemediğimizi söyledim, Israrlıydılar. Yine "Hayır" dedim ve ekledim: "Giderken lütfen bahçe kapsını çeker misiniz?" Acaba kızdılar da açık mı bıraktılar, diye sonra baktım, bahçe kapısını çekmişler.
Türkiye dönemeçte. Ak Parti''ye oy vermek istemeyenlerin gözü kulağı Altılı Masa''da. Her seferinde yuvarlak masa etrafında toplanıyorlar, dağılıyorlar. Ortada halkı tatmin edecek hiçbir şey yok! O masa etrafında Ak Parti''den kopan bir "minik" parti HDP''nin yerine oynamaya başladı. "Anayasa''nın 66. maddesini değiştireceğiz." diyorlar. Allah bunlara akıl ihsan eylesin! (66. Madde: "Türkiye Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.")
"Türk"le uğraşan eceline koşar. (Başka yere çekilmesin. Mecazî manada kullanıyorum! Ak Parti de "Türk"le uğraştı. Türk''ü, T.C.''yi her yerde silmek istedi, PKK/HDP''liler fırsat yakaladıklarını düşündüler "özerklik" diye ortalığı birbirine kattılar. Ak Parti, Sonra "Türk"e dönmek mecburiyetinde kaldı. Aklın yolu, ilmin yolu, ülke birliğinin yolu "bir"dir; o da "Türk"tür.)
Millî Mücadele bir ders. 12 Eylül öncesi bir ders. Türk''ü silmeye kalkanların beyinlerinde ya arıza var ya umutlarını emperyalist ülkelere bağladılar. Başka izahı yok bunun!
Her şey bir tarafa Ak Parti, seçimi kaybederse, ülke evrilecek; şartlar değişecek, rejim değişecek. Kaybeden oy kaybetmekle kalmayacak, kendilerini ister istemez başka mecrada bulacak.
Ak Parti seçimi kaybeder mi, dersiniz?!