Ak koyun, kara koyun ortaya çıkar da…
Hani diyorum ki iktidarda bulunanlar:
“Şu günlerde yürekleri ve beyinleri yorgun…
Gözlerinin feri gitmiş, geleceğini pek seçemeyen…
Günbegün karamsarlaşan vatandaşının beklentilerini vatandaşına daha akılcı…
Daha samimi…
Memleketin durumu her ne ise olduğu gibi anlatılsa ve kendilerinden umut bekleyen vatandaşının, kurumaya yüz tutan umutlarını yeşertseler.” diyorum.
*
Bizde siyaset; ‘Umut verip çekilme’ üzerine mi kurulu ne?
‘Vatandaş hep umutlandırılacak ve sonrasında hep hayal kırıklıkları olacak’ anlaşılır gibi değil!..
*
Genel olarak bizim siyasilerimizin egoları çok yüksek.
Güya önemsedikleri…
Sahiplendikleri…
Ferasetine inandıklarını söyledikleri vatandaşlarınca, davet edildikleri toplantılara bile, salon dolma noktasına gelmeden girmiyorlar.
İlle de salona girilirken alkışın sesi gür çıkacak!..
Niye?
Siyaset aynı zamanda bir şov yapma sanatıdır ya!..
*
Hani diyorum ki:
“Bizim memlekette siyasiler, konuştuklarının yarısı kadar memleket için iş yapsalar.
Üretim kapıları açsalar, istihdam oluştursalar hani…
Hani memleket içinde adaletle birlikte güveni tesis etseler.” diyorum ya, başarabileceklerine benim hiç umudum yok.
İktidar alternatifsiz gösteriyor kendini, maalesef muhalefet de kendini vatandaşına bir türlü anlatamıyor.
*
Vatandaş perişan da olsa…
Çaresiz ve kendisini sahipsiz de hissetse…
Yine de kendilerini bu hâle getirenlerden medet umar olmuşlar.
O nedenle; memlekete de yurdum insanına da yeni bir kan, yeni bir can lâzım.
*
Hangi taraftan olursa olsun, memleketini ve insanını sahiplensin…
Vatandaşına karşı samimi olsun istiyorum.
Konuşması az, iş yapası çok olsun, istiyorum.
*
Çünkü memleketin ormanları gidiyor…
Ağaçları gidiyor…
Toprakları gidiyor…
Binaları yükselirken hava daralıyor…
Yağmurlar çoktan terk etti bizi…
*
Denizleri çekiliyor,
Gölleri kuruyor, yine de bilmem kaç kere denenmiş, bilmem kaç kere vatandaşını sukutuhayale uğratanlar umut oluyorlar.
Bize de pes doğrusu!..
*
“Allah yardımcımız olsun!..” demeyeceğim.
Hem Rabb’im bize niye yardımcı olsun ki?
O zaman da o bana:
“Ya kulum!.. Ben sana akıl verdim, vicdan verdim, sen onları nerede kullandın?” dediğinde,
Ben ne diyebilirim ki!..
*
Ya siz; ülkenin bu hallere gelmesinde dahli olan sayın siyasiler…
Rabb’im size de:
“Aklınızı ve vicdanınızı ne için kullandınız? Sorumlusu olduğunuz ülke insanının hâli ne böyle?” diye sorsa, ne cevap verirsiniz?
Verebilir misiniz bilmiyorum.
*
Belki de sadece “İtibardan ve israftan tasarruf edemedik.” dersiniz herhalde.
O zaman ne olur bilmem!...
Yarın huzura çıkıldığında; ak koyun, kara koyun ortaya çıkar da bu dünyada olan da vatandaşa oluyor, derim.