Ahıskalıların dönüşü kolay olmayacak
Ahıskalıların vatana döndüğü haberlerini gazetelerde okumuştum. Bu haberin kaynağı nedir, bilmiyorum.
Bir gazeteci olarak Ahıska meselesiyle yakından ilgilendim.
Çünkü Sovyet lideri Stalin (1881-1953)’in İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminde, yerlerinden ettiği Müslüman ve Türk halklardan yalnız Ahıskalılar yurtlarına dönemediler. Dönemeyişleri, büyük ihtimalle yaşadıkları yerlerin Türkiye’nin doğu sınırının hemen ötesi olmasıdır.
Bölge şimdiki Gürcistan’ın Ahıska bölgesindedir ve Ardahan’ın hemen ötesidir.
Stalin kimleri sürmüştü?
En çok Kırımlıların sürgününü biliriz. Cengiz Dağcı (1919 - ), Kırım’ı ve acılarını romanlarıyla bizim beyinlerimize yazmıştır. Kırım’ın ruhunu Cengiz Dağcı’yla kavradık.
Karaçay Türkleri, Balkar Türkleri, Çeçenler, Volga Almanları sürülmüşlerdir.
Karaçay Türklerinin sürgününü Halimat Bayramuk (1917-1996)’un romanı “İki Kasım Bin Dokuz Yüz Yirmi Üç” adlı romanından okuduğumda, zihnim günlerce romanda yazılanlarla meşguldü... Hep sordum: “Gerçek mi?!” İnanamıyorsunuz. İnsanlara o kadar acı çektirilebilir mi? Bu satırları yazarken bile içimden bir sızı akıp gitti.
Ha Karaçayların hikâyesi ha diğerlerinin...
Halimat Bayramuk: “Tehcirin halkımıza getirdiği felaketler hakkında yazmayı kendime borç sayıyorum. Eksikleri vardır, ancak yazılanlar gerçeğin ta kendisidir. Kitapta adı geçen kişilerin isimleri çoğu kez değiştirilmeden verilmiştir. Onları, Orta Asya’nın kum düzlükleri çoktan yutmuştur” der.
(Gerek Cengiz Dağcı’nın gerek Halimat Bayramuk’un kitapları Ötüken Neşriyat arasından çıktı)
Kırımlılar, Çeçenler, Balkarlar, Karaçaylar, Almanlar döndüler, Ahıska Türkleri ise, komünizm yıkıldığı hâlde, hâlâ dönemediler.
Stalin’den sonra Sovyetlerin başına geçen Kruşçev (Hruşçyov, 1894-1971), Çeçenlerin, Balkarların, Karaçayların 1957’de dönmelerine izin verdi, Kırımlılar ise bütün mücadelelerine rağmen dönemediler... Dönüş yolu ancak 1980’li yılların sonunda açılabildi.
Ahıskalılara hiçbir surette izin çıkmadı. Ahıskalılar bulundukları her ülkede dernekler kurdular, büyük mücadele verdiler. 1943-1944’te bir acı yaşamışlardı, ikinci acıyı 1989’da Fergana vadisinde yaşadılar, kışkırtıcıların kurbanı oldular. Buradan da onbinlercesi Rusya’ya, Ukrayna’ya mecburî sürgüne gittiler.
***
Gazeteci olarak Ahıskalıların yurtlarına dönemeyişlerini kendime dert edinmiş ve meselenin üzerine gitmeye karar vermiştim.
Ahıskalılarla ilk yüz yüze gelişim Çeçenistan’da olmuştur. Ruslar daha saldırmadan 1994’te röportaj için gittiğim Çeçenistan’da son bağımsızlık bayramı kutlamalarına katılmış ve iç çatışmaya şahit olmuştum (Ayrıntısı Çeçen Gülü kitabımda).
Ahıskalıların bir kısmı Çeçenistan’a gelip yerleşmişlerdi, yurtlarına daha yakın diye.
Sonra Ukrayna’da Donetsk şehri yakınlarında Özbekistan’dan göçürülenlerin yaşadıkları derme çatma mekânlarına gittim, acılarını, özlemlerini dinledim, hayat şartlarını gördüm ve uzun uzun hepsini yazdım.
Özbekistan’da görüştüğüm insanlar, Ahıskalıların ikinci defa acı yaşamalarını, kışkırtıcılara ve Sovyetlerin dağılması sırasında otorite boşluğuna bağlamışlardı.
Kendimce dikkat çekmek, sürgünlerin acılarının, hasretlerinin sona ermesi için seslerini duyurmaya yardımcı olmak istiyordum.
Gürcistan’da Tiflis’te bir grupla zamanın cumhurbaşkanı Şevardnedze ile görüşmüştük.
Birkaç defa yazdım... Şu sözü aklımdadır: “Türkiye ile bizim aramızda sınıra ne gerek var? Sınır, narkotik madde kaçakçıları içindir” demişti.
O anda Şevardnedze’ye Ahıskalılar meselesini sorma atmosferini yakalayamamıştım. Başkalarına sordum. Onlar: “Gelsinler, ama bizim onları yerleştirmek için imkânımız yok.” demişlerdi.
Gürcistan’la aramızda sınırlar hemen hemen açıldı sayılır. Artık kimliğini gösteriyor, girip çıkabiliyorsun. (Bunun da bir başka sebebi olduğunu düşünüyorum. Şimdiki Cumhurbaşkanı Saakaşvili Kuzeydoğu Karadeniz’i Gürcistan’ın uzantısı görüyor.) Ne olursa olsun, sınırların kalkmasını bile savunan bir insanım.
Ahıskalıların dönüşü kolay olmayacak... Çıkan haberlerin ayrıntısına vâkıf olmamız lâzım.
Sınırların dahi açılmasını isteyen Gürcistan tarafının Ahıskalılara zorluk çıkarmasını neye yoracağız?