Ağlama, kul hakkı yediniz; ödeyeceksiniz
Demek ki “dış güçler Türkiye’deki iktidarlara içten destek aldıkları kimselerle operasyon düzenleyebiliyorlarmış..”
Pekalâ!...
Bu “dış güçler”, Türkiye’deki hükümeti devirmek amacıyla meselâ bir bakanın oğlunun evinin içine kadar girip, yatak odasına kadar sokulup, para sayma makinesi ile para kasaları koyabiliyormuş..
Dış güçlere bak sen..Nelere kadir.
Haydi Halk Bank meselesinde haklısınız diyelim. Gerçekten İsrail ve bazı Amerikan kaynakları, Türkiye -İran ilişkilerinden rahatsız olmuş ve siz de Amerikan ambargosunu altın ticaretiyle deldiniz diyelim; peki, Avrupaî ilişkilerden sorumlu bir bakana gümüş çikolata kabında 500 bin doları götürüp verme iddiasının gerçek olduğunu varsayarsak bunu da dış güçler -meselâ- MOSSAD’mı yaptı demeliyiz?
Yani siz sütten çıkmış ak-kaşıktınız da dış güçler ta evinizin en mahrem yerlerine kadar girerek ayakkabı kutularına para mı bıraktı? Bıraktıktan sonra da zaman içinde polis müdürü yaptıklarınızı terfi ettirerek iş başına mı getirdi? Bu da yetmedi dış güçler, bir kısım savcıları göreve mi atadı. Sonra o göreve atadıkları savcılarla yine terfi ettirdikleri polis müdürlerini bir araya getirip hükümetinize tuzak mı kurdular?
Adama sormazlar mı, bütün bunlar olurken hükümetiniz uykuda mıydı diye..
Ülkesini yağmalayan bir siyasi kadro iddiasıyla karşı karşıya değiliz de, ülkesini tüm kötülüklerden koruyan, hiç gemicikleri olmayan, hiç yanlış ihale dağıtmamış, hiç ihale kanunlarını değiştirmemiş, mübarek, eli öpülesi kadrolarla birlikte olmaktan ne kadar mutluyuz bilemezsiniz...
Tüm yatak odalarına Noel öncesi ayakkabı kutuları içinde para koyan, koymakla da yetinmeyen, bir de zahmet etmesin diye para sayma makinesi ilave etme nezaketini gösteren dış güçlerin operasyonuyla karşı karşıya olduğumuzun bilinciyle milli hissiyatım allak pullak oldu.. Elimden gelse mehter marşıyla bu hain düşmanın üstüne yürüyeceğim..
Eğer iç güçler, Mevlana gibi dosdoğru olsalardı, Noelciler yatak odalarına kadar sızıp nasıl para sayma makine koyabilirlerdi?
Demek ki neymiş? “Körle yatan şaşı kalkar” sözü doğruymuş. Dış güçlerle iktidar oyunları oynamak, Türkiye’ye düzen vermek, Kurucu iradeyi çiğnemek, devletin ana damarlarına zehir aşılamak sonunda böyle sonuçlar doğruyormuş.
Demek ki neymiş, Allah ile aldatmanın bir sınırı varmış. “Hak gelir batıl zail olurmuş.”
Demek ki neymiş, “Alma mazlumun a-hını çıkar aheste aheste” demek boşuna değilmiş.. Balyozcular, Ergenekoncular, hapiste ömrü tüketilenler, bilgisayarlarına virüs atılıp defteri dürülenlere reva görülen adalet, gün gelir yapanları da onların oğullarını kızlarını da çarparmış.. Demek ki neymiş hukukun üstünlüğü herkesi lazımmış. Demek ki neymiş, tüm zamanlar için “emrolunduğun gibi dosdoğru olmak” gerekiyormuş.
Bu ister cemaat olsun ister siyasi iktidar fark etmez. “Allah ile aldatanların” tamamı kendilerine reva görülmesini istediklerini başkaları için istemediler. Başkalarını karaladılar, haksızlıkları örtbas etmek için ellerinden geleni yaptılar.
Ey birbirini yiye yiye tüketmeye çalışanlar! “Zulümle payidar olacağınızı” mı sanıyordunuz? Ağlamayın! Kul hakkı yediniz ödeyeceksiniz..