Adım adım halifelik
Üçüncü Boğaz Köprüsü’ne öyle bir zamanda Yavuz’un adı veriliyor ki... Bir tarafta İran’ın Şiî rejimi, Suriye yönetiminde Nusayrî ağırlığı, Lübnan’da Hizbullah faktörü ve bu üçünün ittifakı... Diğer tarafta ise bunlarla bağı olmayan bizim Alevîlerimiz... Ve Alevî ve Şiîlere karşı Yavuz Selim’in mücadelesi...
“Yavuz Sultan Selim” adının, Şah İsmail’in Osmanlı sahasına nüfuz etmek için “mezhep/meşrep” ihracına karşı yürüttüğü katı mücadeleden dolayı verilmesi talî bir mesele... Asıl mesele iç astarlarında “Millî Görüş” gömleği taşıyan eski “Akıncılar”, Başbakan Recep T. Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “hilâfet” özlemidir. Yavuz Selim, biliyorsunuz, halifeliği Mısır seferinden sonra 1517’de uhdesine almıştır. (Hilâfet, dört halifeden sonra siyasî güç kazanma aracıdır; İslâmî veçhesi sadece ismindedir!)
Önce “Vahdettin” dediler, şimdi 1924’te kaldırılan hilâfeti tekrar ihdâs edelim, diyeceklerdir.
R. T. Erdoğan, “alkol” tartışmasında, “İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor!” diye gürledi! “Dinin emrettiği yasa” nasılmış, anlamadım! “İki ayyaş” la kimler kastediliyor?
1920’de TBMM’de, savaşın ortasında Men-i Müskirat Kanunu çıkarılmıştı. Alkollü içeceklerin imali, satışı, kullanımı yasaktı. Kimse uymadı tabiî buna... Yasak, 1924’te kaldırıldı.
Yozgat Müftüsüyken Çapanoğullarının isyanına şiddetle karşı çıkan ve Birinci Meclise Yozgat mebusu olarak giren, bir yıl sonra nedense Meclis’te tutulmayıp tekrar Yozgat Müftülüğüne gönderilen Mehmet Hulusî (Akyol) Efendi’nin Men-i Müskirat Kanunu kaldırıldığı gün, “Meclisin pencerelerini açarak halkı Meclisi dağıtmaya teşvik ettiği” ne dair Avni Doğan’ın hatıralarında bir not vardır. (Kurtuluş, Kuruluş ve Sonrası, 1964, s. 58)
Yasak 1924’te kaldırıldığına göre, o sıra Yozgat mebusu olan Avni Doğan yanlış hatırlamış olabilir. Zaten ismi de “Ahmet” diye yazmış. Avni Doğan, Mehmet Hulusî’ye, birlikte Millî Mücadele safında olmasına rağmen menfi bakıyor. Hatta müftünün babası için: “Çapanoğullarının kölesiydi” diyor. Yine, Ahmet Yaşar Ocak’ın “Millî Mücadelede Çapanoğlu İsyanı” başlıklı uzun makalesinde “Babası Çerkes Kölemenlerinden olup...” ifadesi yer alır. (Türk Kültürü Araştırmaları, VIII, VIII, IX, X, 1970/1973, s. 94)
Dün bu köşede Çerkezlik meselesi üzerine bir mektubu verdim. Millî Mücadele’de din âlimleri de, başka etnik gruplar da “Türk bayrağı” altında birlikte yer almışlardır. Kaldı ki M. Hulusî Efendi’nin “Avar” olduğuna dair bilgi bulunduğunu daha önce yazmıştım. Ne fark eder!
Vahdettin meselesi... “Dini bütün” M. Hulusi Efendi’nin, Vahdettin hakkındaki sözlerini, -Vahdettincilerin yüzüne inecek okkalı bir şaplaktır!- sonra yazacağım.