Adanın Yunan olmaması, ilelebet varlığımızı sürdürmek için KKTC’nin tanınması şarttır
Kıbrıs'ta verilmekte olan kavga neyin kavgasıdır? Kıbrıs Türk halkı ne için direnmektedir? Mukavemet neden devam etmektedir? Varoluş mücadelemiz, direnişimiz niye bitmemiştir? Kıbrıs sorunu neden çıkmış ve niye sürmektedir? Rum-Yunan ikilisinin Megali İdea ve Enosis ülküsü bugün de geçerli midir? Katil EOKA hedefleriyle canlı mıdır? Rum-Yunan silahlanmasını neyi hedeflemektedir? Avrupa Birliği, ABD ve İngiltere adayı neden Yunan yapmaya uğraşmaktadır? Yıllarca süren müzakerelerden niye sonuç alınmamıştır? Kıbrıs'ta anlaşmalı çözüm neden imkânsızdır? Rumlar müzakerelerin yeniden başlamasında neden ısrarcıdır? KKTC’nin tanınması ile Kıbrıs sorunu ortadan kalkacak mı? Adada kalıcı barış mümkün müdür? Düşmanlıkların bitmesi olası mıdır? Bütün bu ve benzer soruların en doğru ve en anlamlı cevaplarını 21-25 Aralık Milli Mücadele ve Şehitleri Anma haftasında almak mümkündür. Tarihe, ''Kanlı Noel'' olarak geçen, 21 Aralık 1963 olaylarının yıldönümü haftasında, geçmişte olanlar, Rum vahşeti, bir film şeridi gibi gözümüzün önünden geçmektedir. Akritas Planı'nı devreye sokan Eoka'cı Rumlar bir gecede Kıbrıs Türklerini doğrayıp, katledip Enosis'i gerçekleştirmek, adayı Eleştirmek üzere saldırıya geçtiler. Önlerine geleni; çoluk çocuk, genç yaşlı demeden öldüren eli kanlı Rum kahpelerin emellerine ulaşması, kahraman mücahitlerimizin destansı direnişi neticesinde engellendi. Anavatan Türkiye'nin müdahalesi ve adadaki Türk Alayı'nın hareketlenmesi üzerine olaylar yatışsa da, vahşet 1964 Mart'ına kadar devam etti. Kıbrıs Türkleri 103 köyden göç etmek zorunda kaldı. Adanın yüzde 3'ünde yaşam mücadelesi 1974 Mutlu Barış Harekatı'na kadar devam etti. Kıbrıs Türk halkı insanlık dışı şartlarda yaşam savaşı verdi. Anadolu'dan gelen yardımlar olmasa o zorlu yılları atlatmak bilmem mümkün olur muydu?
Bütün bunları, Rum-Yunan ikilisinin Kıbrıs Türk halkına adada yaşam hakkı vermeyen vahşetini, cinayetleri, katliamları, soykırım teşebbüslerini sadece Milli Mücadele ve Şehitleri Anma haftasında gündeme getirmek yeterli değildir. Yakın tarihimizde olan biteni, adada verdiğimiz destansı mücadeleyi özellikle genç nesillerimize sürekli anlatmakta ve uyarılarda bulunmakta fayda vardır. Rum-Yunan ikilisinin adayı Yunan yapma hevesi, hayali tüketilene kadar uyanık olunması şarttır. Kıbrıs’ta 1974 Mutlu Barış Harekatından beri hakim olan barış ve huzur ortamını bozmaya yönelik şer planlar gündemdedir. Rumların silahlanması her geçen gün artarak sürmektedir.
Kıbrıs’taki Rum-Yunan vahşetinin en önemli örneklerinden biri EOKA’cı katillerin Kumsal katliamıdır. Kumsal Katliamı'nın tanıklarından Növber İbrahimoğlu Rum vahşetini genç nesillerimize aktarılmak üzere anlatmış ve not ettirtmiştir. Bugün, Barbarlık Müzesi olarak, dünyaya Rum vahşetinin tüm detaylarının gösterildiği evde olanları hiçbir yürek kaldıramaz. Türk Alayı'nda Dr. Binbaşı olarak görev yapan Nihat İlhan'ın evine yapılan saldırıda, eşi, üç çocuğunun ve evde bulunanların hunharca katledilişlerini Növber Hanım detaylarıyla anlatmıştır. Genç kuşaklarımızın Rum barbarlığını iyice anlamaları için sözü Növber hanıma bırakmak istiyorum:
"1963 Aralık ayında o gece kız kardeşim, kızı ve ben, köylümüz olan Yusuf beylerin evine gittik. Kiracısı Mürvet hanımla da tanışıyorduk onların evinde oturuyorduk. İlk akşamdı. Aniden derenin o tarafından silah sesleri duyulmaya başlandı. Karanlık basmıştı, hemen elektrikleri kapattık. Dr. İlhan'ın eşi Mürvet Hanım banyoya saklanalım dedi. Ben, kız kardeşimin 2 yaşındaki kızı, ev sahibi, Dr. İlhan'ın karısı ve 3 çocuğu banyo odasına girdik, Mürvet Hanım banyonun içine yattı. 3 çocuğunu da yanına yatırdı. Bu şekilde yatmasını kocası söylemiş. "Eğer ateş olursa duvardan duvara geçecek kurşunlara hedef olmazsınız, banyo sizi korur" demiş. Ev sahibinin hanımı tuvalete saklanmıştı. Dışarıdan bağrışmalar, Rumca "Yaşasın Enosis" sesleri geliyordu. Sokak kapısını silahla taradılar. Biz hiç sesimizi çıkaramıyorduk. Evde kimse yok sanılsın diye. Hepimiz ufacık banyo odasının içine sığınmıştık. Kız kardeşim ufak kızına sarılmış, duvarın dibine çökmüştü. Ansızın Mürvet hanımın çocuklarından biri ağlamaya başladı. Bu sesi duyunca banyo kapısına ateş ettiler. O esnada benim elim de oradaydı, elim parçalandı. Kapıyı tekmelediler, gelişi güzel ateşe başladılar. Bu arada ışığı da yakmışlardı. Hepimizi öldü sandılar, başka eve gittiler. Dr. İlhan’ın eşi ve çocukları can vermişti.
Kız kardeşimin bacağından giren kurşun, öbür tarafından çıkmış ve kucağındaki 2 yaşındaki kızının da dizini parçalamıştı. Benim elim kanlar içindeydi ev sahibimiz yaralanmıştı. Diğer taraftaki tuvaletteki ev sahibinin eşi de acımasızca öldürülmüştü."
Rum barbarlığının, vahşetinin sayısız örnekleri vardır. Bunları genç nesillere düşmanlık aşılamak, nefret tohumları ekmek için yazmıyorum. Rum-Yunan ikilisini, hedeflerini, emellerini ve bunun için neler yapabildiklerini ve yapabileceklerini anlatmak için yazıyor ve aktarıyorum. Gençlerimizin tarih bilinciyle uyanık olmalarını istiyorum. Rum-Yunan ikilisinin Enosis ve Megali İdea saçmalıkları için geçmişte yaptıklarının 100 mislini yapabileceklerinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Her Rum, Türk düşmanı olarak yetiştirilir ve beynine "en iyi Türk, ölü Türk'tür" söylemi kazınır. Siz Kıbrıs'ta ne kadar barış, anlaşma, uzlaşma diye çırpının, Rum-Yunan ikilisini malum duruşlarından vazgeçiremezsiniz. İşte bu barbar ve katil Rumlarla yıllardır ortak devlet kurmak için müzakerelerde zaman kaybedilmiştir. Bunlarla, yani katillerimizle ortak devlet kurmamızı isteyenlere lanet olsun. Barbar Rumlarla yeniden ortak devlet kurmak istemek, federasyondan yana olmak, vatan topraklarında özgürce yaşayalım diye canlarını seve seve veren şehitlerimize, kanlarını döken gazilerimize ve Rum-Yunan ikilisine kahramanca karşı koyarak geçit vermeyen mücahit ve Mehmetçiklerimize, ihanet etmekten başka bir şey değildir. Egemen eşitliğe dayalı iki devletli çözüm siyasetimizle Rumlarla ortak devlet kurma maskaralığı artık son bulmuştur. Şehitlerimizin ruhlarını rahatlatmak, özgürce bu topraklarda ilelebet yaşamak için tek hedefimiz KKTC'nin uluslararası tanınmasını sağlamak olmalıdır. Bundan başka yolumuz olmadığı açıktır. Yeni senenin Büyük Türk Milleti’ne hayırlar getirmesini dilerim.