'Açılımcılar'a ders olsun

Suriye’deki olayların etki alanı Irak’tan çok daha fazla olacaktır. Bunu zaman içinde göreceğiz. Darbeyi kimse istemez; diktatörleri kimse sevmez; çıkarcılar kemik bekleyen köpek gibidirler; ancak onlar önlerine kemik atılırsa darbelerden de, diktatörlerdende hoşnutturlar. Bir kalemde darbeleri siliyoruz, diktatörleri lanetliyoruz, ama öyle şartlar var ki, insanlar bu dünyada darbeler de gerek, diktatörler de diyebiliyor. Yoksa bunca zaman bu kadar darbe neden olur ve bazı insanlar yıllar yılı iktidarı nasıl elinde tutabilir?
İşin felsefesini bir tarafa bırakalım... Sonra olanlara bakıyoruz da Irak’ta ve Suriye’de diktatörlük mü daha iyiydi, diye sormadan kendimizi
alamıyoruz.
Bütün diktatörlere ölüm! Ama sonrası iyi hesap edilemezse herkese ölüm oluyor!

***


Cemal Paşa’nın Hatırât’ıyla devam edeceğiz.
Ne yaparsanız yapın olacakların önüne geçemiyorsunuz. Hele taviz verdiğinizde arkası kesinlikle geliyor.
Cemal Paşa örneği şimdiki “açılımcılarımız”a ders olsun.
Cemal Paşa Birinci Dünya Savaşı sırasında Hicaz’dan Adana’ya, Suriye, Filistin (o zaman İsrail yok tabiî) Lübnan’ı da içine alan çok geniş bir alanı kontrol ediyordu. Âdeta padişahlık içinde padişahtı.
Bir tarafta Şerif Hüseyin Hicaz’da İngilizlerle işbirliği içinde, bir tarafta Suriye’de bazı aydınlar ve ileri gelen aileler İngiliz, Fransız, İtalyanlarla el sıkışmakta ama, öte taraftan Cemal Paşa’nın yüzüne gülmekteler. Paşa hepsinin farkında. Birlik sağlamak için çırpınıyor.
Geçen hafta bahsetmiştim. “Islâhiyûn” denilen Arap ihtilâlcileri aracılığıyla Şam’da bir edebî tören düzenliyor ve uzun bir konuşma yapıyor. İhtilâlcileri “tavlamak” için öyle taktikler uyguluyor ki, siz bu sözleri şimdi de söylemiyorlar mı diyorsunuz!
Cemal Paşa diyor ki:
“Efendiler! Bizim partimizin [İttihat ve Terakkî] Araplar hakkında uygulamak istediği program o kadar geniştir ki, bunu siz hayal bile edemezsiniz. Söz gelişi, ben Arap ve Türk iki kavmin aynı halifeye bağlı bağımsız bir millet halinde birleşmesini zararlı görenlerden değilim. Bu gayeye ulaşmak için çok çalışmak, aramızdaki din ve vatan hainlerine fırsat vermemek, onları yanımızdan uzaklaştırmak ve düşman parasıyla hareket eden alçakların içimizde yer edinmemesini sağlamak gerekir. (...) Türklük akımı, Araplık akımına kesinlikle karşı değildir. (...) Ben Türk ve Arap gençliğine hitaben şunları söylüyorum: Bu iki millet birbirlerinden ayrıldıkları andan itibaren her ikisi de yok olmaya mahkûmdurlar. Türk ve Arap, birbirinizi seviniz, birbirinize karşılıklı olarak hürmet ediniz ki, aynı amaca dönük hizmetleriniz verimli olsun. Aksi takdirde, her ikiniz için de çöküş, felâket ve esaret muhakkaktır.” (Cemal Paşa, Hatırât, haz. A. Zeki İzgöer, 2012, s.255-256)
Kitabı bulup bu konuşmanın tamamını okumanızı isterim.
Cemal Paşa’nın çırpınışı boşunadır. Sonunda, bahsettiğim gibi 21 Suriyeliyi asıyor, 2 bin aileyi de Anadolu’ya ve Rumeli’ye sürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları