‘Açılımcılar’ yol açtı, PKK azdı

Dört buçuk ayda 42 PKK’lı öldürülmüş, 11’i yakalanmış, 27’si de PKK’dan kaçmış.
30 yıllık mücadelede 40 bin insan ölmüşse, şunu bilin ki bunun çoğu PKK’lı.
Zaten Öcalan, 1999’da mahkemede, şehit yakınlarının “hücumları” karşısında: “TeCe de 25 bin Kürt’ü öldürdü” demişti. (Bu sözleri söylerken mahkeme salonundaydım. Ayrıntısı için İmralı’daki Konuk kitabıma bakılabilir. Burada A. Öcalan’ın açıklamasındaki büyük yanılgı şu: Öldürülenler PKK’lıydı ve çatışmaya girmişlerdi. Türk’ün aleyhinde konuştuğu için Nobel Ödülü verilen O. Pamuk adlı kişi de A. Öcalan gibi “Kürt ve Ermeni” nin öldürülmesinden bahsetmişti; hatırlarsınız.)
Daha önce de yazmıştım: Bundan sonra bir cenaze gelmeye görsün, ortalık karışıcak.
Hiç anlamıyorum... PKK’lılar çatışmada ölüyor, sonra güvenlik güçleri getiriyor, ailelerine teslim ediyor: “Alın töreninizi istediğiniz gibi yapın!.. ”
Unutmayın ki, kitle hareketleri ilk defa, sanırım, Cizre’de, bir PKK’lının cenazesinin kaldırılışı sırasında başladı ve aldı yürüdü. O zamana kadar, cenazeler ailelerine bile verilmiyordu.
Kitle psikolojisiyle, akrabalık ve hemşehrilik bağıyla, PKK’lı olmasa bile adam taziye için kalabalığa karışıyor, sonra birileri onları çok rahat tahrik edip ortalığı karıştırıyor, etrafa korku verdiriyor, bütün şehir, kaza, kasaba, köy sanki o ölen PKK’lının yasını tutuyor havasına sokuluyor. Dükkânlar kapatılıyor, siyah bezler asılıyor.
Artık iş çığırından çıkmıştır... Birçok ilimiz, ilçemiz, beldemiz, köyümüz PKK uzantılarının kotrolüne girmiştir. Devleti yönetenler seyrediyor. Bunun adı demokrasi değildir.
Bölücülerle mücadele sadece askere bırakılmış... Askerin işi silâh kullanmaktır. Nerede PKK’lı görürse çatışacak tabii ki...
Ama siyaseti dizayn eden siviller askere paralel ne çare üretiyorlar?
Gördük; “PKK açılımı” dediler; çadır mahkemelerinde PKK’yı “temiz”e çıkardılar.
Devleti yönetenler, bütün siyasî partiler ciddî ciddî düşünsünler... Türkiye onların gevşekliği, açılımı, tavizi yüzünden bu hâle geldi. A. Öcalan’la masaya oturur, PKK’yı meşrulaştırırsan, PKK ile iç içe olan BDP’ye itibar edersen olacağı budur.
Sıkıyönetim mi ilân edersin, olağanüstü hâl mi ilân edersin bilemem... Mücadeleyi askere bırakıp kenara çekilemezsin.
Yakında PKK-Hizbullah çatışmalarına da şahit olacağız. PKK şehirlere, ilçelere, beldelere, köylere, dağlara taşlara hâkim olmaya başlayınca sayısı ve gücü bilinen Hizbullah kendisine alan açmak isteyecektir.
Bu tehlikeyi de mi görmüyorsunuz!
“Sıkı” tedbir alınacak ama bu “sıkı” tedbir “PKK açılımcısı” bu hükûmetle, PKK destekçilerini aday gösteren bu ana muhalefet partisiyle olmaz.

***


Yeni teori: Ergenekon-PKK eylem birliği... PKK bir realite... Ya “Ergenekon”? Muhayyel!... Cirmi nedir bilinmiyor. Ne zaman kuruldu bilinmiyor. Mensupları kimler bilinmiyor. Birileri tutuklandı, birileri suçlandı... Davalar sürüyor. Sonuca bağlanmadığı ve mahkeme kararıyla bir örgüt tescil edilmediği için, kimse çıkıp “Ergenekon” dan bahsedemez.
Ama Başbakanından, Başbakanı destekleyen sol-komünist orijinli liberallerden, ateistlerle işbirliğinin Kur’ân’daki hükmünü yok sayan ve Müslümanlıkları sadece “Elhamdülillah Müslümanım” sözünde kalmış Neo-İslâmcılardan başka böyle bir “örgüt” ten bahseden yok... Öyle bir sınır çiziyorlar ki, kendilerini desteklemeyen herkes potansiyel “Ergene-koncu”!
Diyeceğim, PKK’nın eylem hazırlığındayken etkisizleştirilmeleri bile “Ergenekon” işi görülüyor. Kendilerince, haksızlık olmasın(!) diye, PKK’nın bir eylemi varsa, bunu da örgüt içinde güya söz dinlemeyen Cemil Bayık gibilerin üzerine yıkıyorlar. Bunları yazabilenler, söyleyebilenler ya geri zekâlı, ya gerçekten basın-yayın organlarımızda, siyasî hayatımızda PKK’nın uzantıları!
Tekrar ediyorum: İş çığırından çıkmıştır...“Sıkı tedbir” şart!
(RTÜK’ün “Kürdistan denilebilir” kararını, RTÜK üyesi Esat Çıplak’ın kanunsuzluğu ortaya koyan şerhine dayanarak inşallah sonraki yazımda ele alacağım.)

Yazarın Diğer Yazıları