Acayip seçim, ucube kelimeler

R. T. Erdoğan, Anayasa değişmediğine göre, yeni sisteme geçilse dahi, üçüncü defa aday olamayacağı kesin.

"Yeni sistem" dedik... "Tek adam rejimi" dedik... "Ucube rejim" dedik... Bir gece yarısı Resmî Gazete''de yayınlatılacak kararnameyle işler çözülür! Reis Beyimiz üçüncü defa adaylığını ilân eder. İtiraz mümkün mü?!

Bütün Anayasa profesörlerinden "Hayır, asla, mümkün değil!..." görüşü alsanız da değişmeyecek.

İBB başkanıyken bir konuşmasında "Minareler süngü, kubbeler miğfer / Camiler kışlamız, mü''minler asker" mısralarını okudu diye mahkemeye verilen acayip rejimin bir numaralı ismi R. T. Erdoğan, dönemin ünlü hukuk profesörlerinden aldığı "Ceza verilemez." raporlarını mahkemeye sunmuş ama yine ceza verilmişti. (Üstelik bu hukuk profesörleri farklı fikirlerden geliyorlardı. Aralarında Sulhi Dönmezer, Çetin Özek, Uğur Alacakaptan da vardı.)

Daha yeni hâdise... Dumanı üstünde... İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da "ahmak" kelimesinden ceza alıp almayacağını hukukçu profesörlerin değerlendirmesini istedi. Zamanımızdaki ünlü hukukçular Adem Sözüer, Ahmet Gökçen ve İzzet Özgenç''in 36 sayfalık ceza verilemez raporuna rağmen, mahkeme yine ceza kesti. (Ahmet Gökçen, 1997''de, R. T. Erdoğan için şiir okudu diye ceza verilemez diyen öğretim üyelerinin de arasındaydı.)

Bu tartışmalar yeni nesilleri inşallah uyandırır. Böyle "ucube" örnekleri analiz ederler, "iyi"yi "kötü"den ayırırlar "doğru"yu -belki- bulurlar.

"Ucube rejim"den bahsediyoruz. Arapçadan gelme bu sıfat, "acayip" sıfatıyla aynı kökten.

"Ucube" dedik. Önce siyasîler kullandı. "Propaganda Bakanlığı" harekete geçer, bir "muti" savcıya haber uçurur, dava açtırabilir.

Hatırlatırım... Zamanında heykeltıraş Mehmet Aksoy''un Kars''a diktiği bir acayip heykeli, "ucube" diyerek yıktıran dönemin başbakanı R. T. Erdoğan "ucube" dediği için 10 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edilmiş, sonra, bir başka mahkeme bu cezayı iptal etmişti.

*

Seçime ramak kaldı. Bütün siyasîler meydanlara iniyorlar. Kullanacakları dil öne çıkıyor. Maalesef "ucube Türkçe" revaçta.

Siyasîlerimiz yanında, köşe tutan yazarlarımız da bazı kelimeleri kullanırken farklı anlamlara geleceğini hiç düşünmüyorlar.

Önce sık kullanılan "nahif" ile "naif" kelimeleri arsındaki farka dikkat çekeceğiz. Dilimize dair çalışmalarıyla bilinen Ali Bayrak "Günümüzde nahif yerine yanlışlıkla naif kelimesi kullanılmaktadır." diyor ve sözünü açıyor:

Dilimize Arapçadan geçmiş olan nahif kelimesi, birinci olarak ince, duygulu; ikinci olarak zayıf, cılız demektir.

Naif kelimesi ise Fransızcadan dilimize geçmiştir. Anlamı ise saf, deneyimsiz demektir.

Nahif kelimesiyle eş ve yakın anlamlı olan kelimeler şu şekilde sıralanabilir: İnce, kırılgan, hassas, kibar ve centilmen... Örnek: "Ne kadar nahif bir insan olsam da bazen kırıcı olabiliyorum."

Günlük hayatta daha çok övgü sözü olarak kullanılan nahif ile naif kelimeleri sıklıkla birbirine karıştırılıyor.

Nahif, çevresindeki insanlara nazik ve kibar davranan kimse demektir.

Naif, herhangi bir uzmanlık alanında eğitim almayan, kendi kendini yetiştirmiş olan kimse demektir. Amatör ressamların çizdiği resimler, naif resim olarak tanımlanır.

Aşağıda her iki kelimenin de sözlük anlamları örnek cümlelerle birlikte verilmiştir.

"Güncel Türkçe Sözlük"ten:

nahif

Arapça naḥīf

1. sıfat, eskimiş İnce, duygulu, hassas.

2. sıfat, eskimiş Zayıf, cılız, çelimsiz: "Elleri çok ince, lades kemiklerinden yapılmış gibi nahif parmaklar..." - Peyami Safa

naif

Fransızca naïf

1. sıfat Saf, deneyimsiz: "Kıskanabileceği kadınların varlığını göğüsleyemeyecek kadar naif biri değildi." - Reha Mağden

2. isim Güzel sanatların özellikle resim alanında kendi kendini yetiştirmiş sanatçısı veya onun yapıtı.

3. isim Kendi kendini yetiştirmiş, doğal bir plastik sanat yeteneğine sahip sanatçılar tarafından yaratılan resim sanatı.

4. sıfat Acemice yapılan: "Bu özbeöz İstanbul efendisi, makalelerini, romanlarını kendine özgü naif resimlerle süslerdi." - Haldun Taner

*

Siyasîlerimiz önce, Türkçemize dair kitapları el altında bulundurmalılar. Nihad Sami Banarlı''nın, Muharrem Ergin''in, Faruk K. Timurtaş''ın, Necmettin Hacıeminoğlu''nun kitapları yol açıcıdır.

Türkçenin katlına önayak olsa da doğru cümle kurmak, doğru kelime kullanmak için Ömer Asım Aksoy''un "Dil Yanlışları" da dikkate alınmalı.

Yazarın Diğer Yazıları