31 Mart Vakası, II. Abdülhamit Han III. Abdülhamit Erdoğan Han
Bugün 31 Mart. Size neyi hatırlatıyor?
Tarihte 31 Mart Vakası var. Şeriat elden gidiyor, diye ayaklandılar, sonunda Abdülhamit''i hal'' ettirdiler.
Araştırıcılar, 31 Mart Vakası''nı tahlil ederken "Meşrutiyet aleyhinde gelişen bu ortamı şeriatçılığa kanalize etmek ve şeriatçılığı örgütleyerek siyasî bir topluluk haline sokabilmektir." yorumuna girerler.
Rumî takvime göre 31 Mart 1325''te isyan başladığı için "31 Mart Vakası" diye anılagelmiştir. İsyan tarihi milâdî takvime göre 13 Nisan 1909. Bugün bu vakanın 114. yılına giriyoruz.
Selanik''ten yol çıkan Hareket Ordusu isyanı bastırdı.
Meclis-i Umumî-i Millî adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan, II. Abdülhamit''i 31 Mart Vakası''yla bağlantılı gördü, 27 Nisan 1909''da V. Mehmet''i tahta geçirme kararı aldı. II. Abdülhamit için bir de hal'' fetvası alındı. 27 Nisan''da bir heyet Yıldız Saray''ına giderek kararı Abdülhamit''e tebliğ etti. O günün gecesi ailesi ve hizmetindekilerden 38 kişiyle Sirkeci''den trene bindirilerek Selanik''e götürüldü.
*
Biliyorsunuz padişahçılarımız, R. T. Erdoğan''ı sık sık Osmanlı''nın değişim ve çöküşe gidiş dönemini, üstün manevra gücüyle ustalıkla idare eden, sonunda tahttan indirilmekten kurtulamayan II. Abdülhamit''e benzetirler. Tabiî sonunu değil, idaresini.
Önce şu bilgiyi vereyim, benzetmenin ne derece uyup uymadığına siz karar verin. Abdülhamit''in doktorlarından Etfal Hastanesi Başhekimi İbrahim Paşa ve iki yabancı devlet sefirlerinin ortak görüşü:
"Abdülhamid, nazik, terbiyeli, kiminle olursa olsun konuşurken güler yüz gösteren, cezb ile hürmet telkin eden bir insandı. Hafızası çok kuvvetli olup, verdiği emri senelerce unutmayan, bir gördüğü şahsı, seneler sonra yine hatırlayabilen, zeka ve dirayeti tasdik olunan, insan avlamayı ve gönül almayı iyi bilen bir şahıstır. Dindar olup beş vakit namazını kılar, hayrı severdi."
Bir başka not:
"Ancak aşırı kuşkucu ve hayatına düşkün olan Padişah, öldürülmekten ve tahttan indirilmekten, çok korkardı. Bu yüzden, çevresinde büyük bir istihbarat ağı kurdu. Kendisine gelen jurnallerin çoğunun uydurma veya garaz üzerine yapıldığını bilmesine rağmen, en küçük ihtimali bile göz önüne alarak, basiret emniyetin babasıdır der ve araştırmalar yaptırtırdı. / Etrafındaki Paşalar ve yakınları, onun vehmini tahrik etmeyi bilirler ve onu sürekli şüphe içinde yaşatırlardı. / Abdülhamid, vehmine rağmen, herhangi mühim bir mesele karşısında soğukkanlılığını korur, telaşa düşmezdi." (Erol Cihan, 31 Mart Vak''ası, Yüksek Lisans Tezi, 1999, s. 56-57)
Dönemi yaşayan, ailesi itibarıyla II. Abdülhamit''i yakından tanıyan bir başka kalemin Yorgo L. Zarifi''nin değerlendirmesi:
"Sultan Abdülhamit, sayısız casuslara ve onu korumak için sabahlayan orduya rağmen, kendini hiçbir yerde güvende hissetmiyordu ve böylece bu sistemi hayatının kuralı haline getirdi. Her gece ayrı bir köşkte uyuyor ve kendisini ağırlayacak köşkün ismini son dakikada açıklıyordu." (Hatıralarım, s. 136)
Zarifi''den bir not daha aktaralım:
"Dedemi üzen tek şey, Rum unsurunun önemli bir rol oynayacağı Abdülhamit''in kişiliğinde, Türkiye''nin bir reformcusu hayali görülmüş olmasıdır. Böylece hayaller sonsuza dek kaybolur ve parçalanmaya başlamış olan Osmanlı Devleti''nin felakete doğru gitmesine artık hiçbir şeyin engel olamayacağı açık seçik görülür." (s. 161)
*
14 Mayıs tarihî gün... Ya III. Abdülhamit Erdoğan Han gidecek, ya yeni İttihat ve Terakkîciler.
III. Abdülhamit Erdoğan Han, 14 Mayıs''ta kazanırsa, Osmanlı saltanatının ihyası için harekete geçmeyeceğini kimse söyleyemez. Adı saltanat olmaz, yine munis "Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi" olarak kalır ama, icraat?.. Sizin takdiriniz.
Tekrar tekrar yazıyorum. Seçimi R. T. Erdoğan kanadı da kazansa, muhalefet kanadı da kazansa, Türkiye, eski Türkiye olmayacak, çok şey değişecek.