28 Şubat'ta PKK/HDP de ortaya çıktı

Önceki gün, Ankara''da, iktidarın uykularını kaçıracak bir deklarasyon yayınlandı.

"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni" başlığı altında yayınlanan deklarasyonu altı partiden birer temsilci okudu.

"Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem" değil de "Demokrasiye Dönüş Mutabakatı" denmesi daha uygundu. Her neyse... Netice itibarıyla kastedilen "demokrasiye dönüş".

Şimdi, iktidardan nemalananlar hücuma geçecekler. Önceki gün Tansu Çiller''i cepheye sürdüler... Bakacağız, daha kimler cepheye sürülecek?

Mutabakat metni çok iyi düşünülmüş, çok iyi ayarlanmış. Öz olarak demokrasinin vazgeçilemez bütün şartları ortaya konmuş. (Bir itirazım dil meselesinde. Metin keşke bir dilcinin elinden geçseydi.)

PKK/HDP de önceki gün "Çözümün tek yolu Dolmabahçe Mutabakatı''na geri dönmektir!" başlıklı bir açıklama yayınladı.

PKK''nın bir dönüm noktası da 28 Şubat 2015 günü. O gün, Dolmabahçe Sarayı''nda, Türkiye''nin bölüşüldüğü bir metin okunmuştu.

PKK/HDP, nerede, nasıl bir ışık gördüyse önceki gün, o an iktidarın kabul ettiği Abdullah Öcalan''ın 10 maddelik metnine sadık kalınması için bir hamle yaptı.

Belli ki, Saray''ın İmralı''yla irtibatından cesaret alarak ortaya çıktılar. Reis Bey, Selahattin''i, Abdullah Öcalan''la korkutmak istemiş ve daha sonra İmralı''yla görüşüldüğünü açıklamıştı.

Abdullah Öcalan''ı ve PKK''yı, incelemiş bir gazeteci olarak söyleyeyim, PKK''nın kurucu başı başta ne düşünüyorsa, şu anda da aynı düşünüyor.

Saray çevresi "Çözüm=Çözülme" döneminde Abdullah Öcalan''ı, neredeyse siyasetin filozofu ilan etmişti. Övgüde sınır tanımıyordu.

PKK/HDP yönetimi yeni açıklamasında: "28 Şubat 2015 tarihinde Türkiye''nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü için tarihî bir kapı aralanmıştı. Dolmabahçe Mutabakatı kamuoyuna deklare edilmiş ve Türkiye toplumunun demokrasi, özgürlük ve barış umudunun ilkeleri ve yol haritası belirlenmişti. Dolmabahçe Mutabakatı, Cumhuriyet tarihinde toplumsal barış ve demokratik müzakere kapılarını aralayan en önemli belgeydi." diyor.

R. T. Erdoğan''ın izni olmadan hiçbir bakan başbakanlık bürosu olarak kullanılan Dolmabahçe Sarayı''ında PKK/HDP''lilerle birlikte Türkiye''ye Sevr''e götüren bir metin okuyamazdı.

R. T. Erdoğan 17 Temmuz 2015''te yaptığı açıklamada "Dolmabahçe Mutabakatı ifadesini asla kabul etmiyorum." demiş, 24 Nisan 2016''da kesin bir dille mutabakatı reddetmişti. Biz de 21 Temmuz 2015 "Dolmabahçe''de mutabakat..." yazımızda şöyle demiştik:

"Biliyorsunuz ''İkinci Sevr paçavrası'', 28 Şubat 2015 günü Dolmabahçe Sarayı''nda AKP Hükûmeti''nin ve PKK''nın ortak deklarasyonu olarak okundu. Abdullah Öcalan''ın maddeleri olarak telaffuz edilen 10 maddelik mutabakat metni Anayasa''nın "değiştirilemez" ilk dört maddesini ortadan kaldırıyor, Türkiye bölünüyor. / Birinci Sevr Muahedesi ile İkinci Sevr Muahedesi arasında inanılmaz bir benzerlik var. / Birinci Sevr''i, Fransa''da Sévres (Sevr)''de, Seramik Müzesi''nde 10 Ağustos 1920''de, Sadrazam Damat Ferid Paşa, eski Maarif Nazırı Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, Bern Sefiri Reşad Halis ve eski Şurâ-yı Devlet (Danıştay) Başkanı ünlü şair Filozof Rıza Tevfik imzalamıştır. / Türkiye''yi bölen, Ermenistan ve Kürdistan''ın kurulmasının yolunu açan, Düvel-i Muazzama''nın işgalini kabul eden böyle bir metnin Padişah''ın bilgisi ve izni olmadan imzalanması mümkün mü?"

Şimdi soruyorum: PKK/HDP''liler, partilerinin kapatılma vetiresinde, 28 Şubat 2015''te bakanların ve HDP milletvekillerinin birlikte açıkladıkları "bölünme metni"ne dönülmesini isteme cesaretini nereden alıyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları