28 Şubatçılar dünün muhasebesini yapmalı

28 Şubatçılar, hiç olmayacak tasarrufa giriştiler. Okula, devlet dairelerine sakallı giremezsin! Başörtü asla takamazsın! Parmağında gümüş yüzük mü var, altın yüzük mü?! Kim namaz kılıyor, bakalım! (O dönemde namaz meselesini öğretim üyesi arkadaşlarımdan dinlemiş ve çok üzülmüştüm.) Bir de "Atatürk Devrimleri"nin ardına sığınmaları yok muydu!

Halkın taleplerini dikkate almıyorlar, herkesi kalk deyince kalkacak, yat deyince yatacak mahlûkattan görüyorlardı. İnsanları tarikatların, cemaatlerin kucağını itenler 28 Şubatçılardır. Geldiğimiz nokta her şeyi gösteriyor.

Dün, 2002 yılında, haftalık Türkhaber gazetesini çıkardığımızdan bahsettim. Üçüncü sayı bugüne ışık tutacak bir sayı. R. T. Erdoğan'ı kapak yapmıştık. Ak Parti'nin genel başkanıydı. Daha iktidarda değildi.

Kapak haberimizin başlığı "Erdoğan'ı kim büyüttü?" idi. Kapak yapmamızın sebebi de bir kasetinin ortaya çıkmasıydı. Kaset ustası Fethullahçılar! Ama Fethullahçılar o sıra R. T. Erdoğan'la beraber değiller miydi? Kafam karıştı! Bu kaset 1992 yılında yaptığı bir konuşmaya dair. O zaman Show TV'de yayınlanıyor ve ortalık birden karışıyor.

Kapak haberini, gerçekten tarafsız yapmışız. Şimdi "Fethullahçılara destek iddiasıyla hapiste olan Nazlı Ilıcak'la konuşmuşuz. Hararetle R. T. Erdoğan'ı savunuyor. Onun karşısında, gazeteci Ruşen Çakır -ki Millî Görüşçülere dair kitapları olduğu için konuşmuşuz- bu kasetle beraber "Erdoğan'ın siyasî hayattan silineceğini" söylemiş.

R. T. Erdoğan, Refah Partisi'nin İstanbul il başkanıyken Rize'de halkı toplamış konuşuyor. Konusu PKK. Ama nasıl? Sonra laiklik meselesine geliyor:

"'20 yaşındaki genç yavru Güneydoğu'ya gönderiliyor, silâh tutmasını bile daha doğru dürüst bilmiyor. Ya 10 tane mermi atmıştır ya­ da 11 tane, 12 yok. Bu yavrumuz, her gün yüz­lerce mermi atan teröristlerin karşısına dikili­yor, bunun adı bu ülkeyi korumak değildir, bu­nun adı intihar cellâtlığıdır, başka bir şey değil­dir. (...) / Artık 'elhamdülillah Müslümanım' de­meniz meseleyi çözmez, artık 'Müslümanca yaşamak istiyorum' denmelidir.' / Bu sırada bir dinleyicinin '... girsin onların laiklik!' diye küfür etmesi üzerine de şu cevabı veriyor: / 'Bak bunu Rizelim çok iyi biliyor. Sağola­sın, ah senin bildiğin kadar şu Çankaya'dakiler de bunu bir bilse mesele hallolacak ama onlar bilmiyor. Sıkıntı burada. Bush, Kohl, Papadopulos, Miçotakis 'Biz Hristiyanca yaşamak istiyoruz.' derken bizim ülkemizi yönetenler: 'Hayır biz laik yaşamak istiyoruz.' diyorlar. Namusumuzu sokaklara döktüler. Televizyon ekranından Ayşelerin Fatmaların, affedersiniz vücutlarını teşhir suretiyle âdeta her eve devlet bir kerhane kurmuş durumda."

Hakikaten bu kaseti kim vermiş olabilir?

Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, R. T. Erdoğan'a karşı çok sert konuşuyor ve adlî işlemlere başladıklarını söylüyor.

R. T. Erdoğan da altta kalmıyor:

"Bizi herkes bugünkü prog­ramımızla, bugünkü hedef ve sözlerimizdeki samimiyetle değerlendirmelidir. Bunu defalarca tekrarlamamıza ve ilân etmemi­ze rağmen, Sayın Kıvrıkoğlu'nun, egemenliğin millete ve­rildiği bir bayram gününde 10 yıl önce yapılmış bir konuşmayı dün söylenmiş bir söz gibi ce­vaplandırması, Türk demokrasi­sine maalesef gölge düşürmüş­tür."

(Yarın devam.)

Yazarın Diğer Yazıları