28 Şubat'a doğru...
28 Şubat yaklaşıyor. Bir tarih yazılacak. 6 parti bir araya geldi, güçlendirilmiş parlamenter sistem için yol haritası ortaya konacak.
28 Şubat''ın iki büyük manası var: 1- 28 Şubat Örtülü Darbesi, 2- 28 Şubat PKK-Ak Parti''nin uzlaştığı Abdullah Öcalan''ın 10 maddelik mutabakat metninin okunması.
Herkes 28 Şubat deyince birincisini akla getiriyor ama sonradan köprüler atılsa da onun kadar önemli Dolmabahçe Mutabakatı var.
Önümüzdeki 28 Şubat''ta yeni sayfa açılıyor. "Demokrasiye geçiş" mutabakat metni okunacak.
Bu 28 Şubat''ın lekelenmemesi gerek.
Lekelenmemesi için bütüncü düşünmek, ülkemizi bölgelere, etnisitelere ayırmamak, "Kürt seçmen" ifadesini siyasî literatürden çıkarmak, Anayasa ne diyorsa ona uymak gerek.
CHP Genel Başkanı sık sık helalleşmeden bahsediyor. Amenna. Meseleye girmeden önce başka paragraf açacağım.
Rizgari Ala Rizgari, Hak-Par ve Diyarbakır Kürt Derneği kurucusu Av. İbrahim Güçlü, etnikçi hareketlerde öncü isim. HDP deyince, o da "PKK/HDP" diye anar. İbrahim Güçlü gibi ömrünü etnikçiliğe adamış bir ismin HDP için söylediklerine kulak verilmelidir: "HDP, bağımsız bir örgüt olarak görülüyor. Bu tespit de tümden yanlıştır. Oysa çok açık olan bir şey var, HDP yöneticileri de bunu açıkça söylüyorlar ki, HDP, PKK''nın yan örgütü, uydusu bir örgüt. Öcalan''ın bir projesidir ve emri ile kurulmuştur. ''Çözüm süreci döneminde de'' HDP bir şey olmadığını, Öcalan''ın muhatap olduğunu açıkça ifade etmesiyle açığa çıktı." (İbrahim Güçlü, "Devlet örgütü ile devlete karşı mücadele ve ''Kürt millî odağı'' yaratma basiretsizliği", Basnews, 15 Şubat 2022)
İ. Güçlü''nün dediğini doğrulamak için PKK''nın yurt dışında yayınladığı "İmralı Notları"na göz atmak yeter.
O, yıllardır ziyaretçisi gelmeyen/gelemeyen Şemdin Sakık''ı bile Diyarbakır Hapishanesi''nde ziyaret etti. Şemdin Sakık PKK''dan kopmuş ve üstüne bir de Abdullah Öcalan''ın "kirli çamaşırları"nı ortaya döken bir kitap yazmıştı. Bilmiyorum o kitabı kendi mi yazdı, yoksa "birileri" yazıp Şemdin Sakık''a onaylattı mı? Bu da tartışılması gereken ayrı mesele.
Demek istediğim HDP''yi bir etnisitenin temsilcisi görüp de muhatap almak büyük hatadır. İçlerinde birbirlerinin izine kurşun atan o kadar çok insan var ki...
Bazı partilerin "Diyarbakır" hassasiyeti düşündürücü. Bu partileri biliyorsunuz. Daha önce de yazdım. Sanki Diyarbakır ayrı bir ülkenin başşehri. Diyarbakır''a gitmeyi, orada ayrı bir dil kullanmayı siyasetlerinin gereği görüyorlar. Bu, bütünden kopmak, ayrı bir siyasî çizgide yürümektir.
K. Kılıçdaroğlu''nun, Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada: "Kürt seçmenlerle ilişkilerimiz son derece iyi... Herhangi bir sorunumuz yok. HDP''yle de Kürt seçmenle de olan ilişkilerimizi demokratik standartlar içerisinde sürdürüyoruz... Diyarbakır''a gidecektim, hava muhalefeti nedeniyle gidemedim, önümüzdeki süreçte gideceğim... Beklentileri, talepleri, ihtiyaçları olabilir. Bunlar demokratik ortam içinde oturulur konuşulur ve insan hakları çerçevesinde de gereği yapılır." diyor.
"Kürt seçmen" ifadesini parti amblemindeki altı okun hangi birine yerleştirebiliriz?
Diyarbakır''ı, bir maksada matuf, özellikle telaffuz etmek, başka bir kelime kullanmayacağım, yanıltıcı değil mi?
28 Şubat 2022''de "demokrasiye geçiş" mutabakatı okunmadan önce, "bütüncü" düşünüleceğinin, il/bölge ayırımına gidilmeyeceğinin, etnisite üzerinden politika yapılmayacağının deklare edilmesi gerekir.