27 Mayıs'tan 28 Mayıs'a... Büyük değişim (3)

Darbeler her zaman kaybettirir. 27 Mayıs 1960 Darbesi büyük yaralar açtı. 12 Eylül 1980 Darbesi çok insanı hayatın zorluklarıyla karşı karşıya bıraktı. 15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü baskıcı rejimin kapısını araladı.

27 Mayıs 1960 Darbesi'nden bahsediyoruz. Darbeciler içlerinde anlaşmazlığa düştüler. 13 Kasım 1960'ta Millî Birlik Komitesi Başkanı Org. Cemal Gürsel, Millî Birlik Komitesi'ni feshetti, Alparslan Türkeş liderliğindeki 14'ler yurt dışına sürgüne gönderildi.

Daha sonra 22 Şubat 1962'de ve 20 Mayıs 1963'te Albay Talat Aydemir darbeye teşebbüs edecek, ikisinde de başarısızlığa uğrayacak, ikinci darbe teşebbüsünden sonra Binbaşı Fethi Gürcan'la birlikte idam sehpasına çıkarılacaktır.

*

27 Mayıs 1960 Darbesi'yle devrilen Demokrat Parti'nin eski bakanlarından Prof. Dr. Rıfkı Salim Burçak'la, başkanlığını yaptığı Demokratlar Kulübü'ndeki mülâkatımın son bölümü:

- Demokrat Parti'ye halk deste­ği nasıldı?

- Halkın nazarında kuvvetli bir desteği vardı Demokrat Parti'nin. 1950 seçiminde yüzde 53, 1954 seçiminde yüzde 56 oy almış. 43 seneden bu yana, bu bir rekor­dur. Demokrat Parti'nin uzantısı olduğunu söyleyerek politikaya geçen Adalet Partisi de bu rakama ulaşamadı.

Demokrat Parti'nin en zayıf seçimi 1957 seçimi idi. Buna rağmen, Demok­rat Parti. 1957 seçimlerinde de yüzde 47 oy almıştır. Ama CHP'liler, azgın bir propaganda yaptılar. Dediler ki: Yüzde 50'den aşağıya düştünüz; artık memleketi temsil etme sıfatınız kalmadı.

-Siz, "Propagandayı yapana döndürebilirseniz başarılı olursunuz" diyorsunuz. Yani, bu konuda başarılı olamadınız mı?

- 27 Mayıs'ta ihtilâl oldu. Herkesin malı mülkü açıkta. Siz hamama gitmişsiniz, dışarıda ihtilâl olmuş, sipsivri kalmışsınız. Bakınız, bu variyette "Nereden buldun?" kanunu, "İspat hakkı" davası ileri sürenlerin, ortaya çı­kıp da ispat etmeleri lâzım gelmez miydi? İhtilâl mahke­mesine bizi verdiler. Darbecilerin seçerek kurdukları mahkeme dahi, hiçbir milletvekiline hesap çıkaramadı. Manidar değil mi? Çıkın ispat edin şimdi... Edemedi­ler... Çünkü yok idi.

Propaganda çok korkunç bir silâhtır. Demokrat Parti­lilere karşı yapılan iftiralarda çok ileriye varmışlardı. Meselâ, falan kişinin bankada 50 milyon parası var. Bu söyleniyor, söyleniyor, söyleniyor… İspat hakkı, "Nere­den buldun?' kanunu bu zemin üzerinde besleniyor. Peki, darbe olduktan sonra çıkarın falan kişinin 50 mil­yon parasını... Bakıyorlar yok... Anadolu'dan Ankara'ya gelen birçok kişiye CHP'liler yüksek bir binayı gösteriyor, bu Refik Koraltan'ın diyor... İhtilâlden sonra Bunun boş olduğu ortaya çıktı.

Celal Bayar'ın İş Bankası'nda 103 milyonu yakalandı­ğını yazdılar, O zaman, bu para çok büyük; 800 bin dolar falan... İş Bankası'nın hukuk müşaviri olan Sadık Artukmaç geçen yıl yayınlanan hatıratında diyor ki; "Benim başkanlığımdaki komisyonla, bir heyetin huzu­runda Bayar'ın kasasını açtık. Bir tane Reşat altını, bir tutam da saç çıktı," O bir tutam saç da, Celal Bayar'ın genç yaşta ölen oğlu Refii Bayar'ın saçları... Yanına da not yazmış "Refiimin saçlarıdır" diye...

Bunun gibi bize iftiralar yönelttiler. Yüzlerce talebe öldürttüğümüzü iddia ettiler. Bunları sadece gazeteler yazmıyor, ihtilâlciler söylüyor. Söyledikleri Resmî Gazete'ye geçiyor. Biri de "Demokrat Parti iktidarı Kars ve Ardahan'ı Sovyetler'e satmıştır" gibi büyük bir iftira­dır. Üçüncüsü; Harbiye'nin 1500 öğrencisini imha et­me planları hazırlamışız, ama ihtilâl başladığı için bu işi yapma fırsatı bulamamışız. Büyük iftiraların dördüncü­sü; ahaliyi silahlandırıp iç harp çıkartacakmışız. Velha­sıl, ihtilâlciler iş başına gelir gelmez yakınlarını araştırdılar. Sonra milletvekillerinden 10 yıllık hesabı sordular. Geli­ri, gideri, edindiği malları tek tek araştırdılar. Önce Yas­sıada Mahkemesi, sonra ağır ceza mahkemeleri davala­ra baktılar. Hiçbir mahkeme bir şey çıkaramadı.

-27 Mayıs 1960'tan sonraki bazı yayınlarda, DP'nin seçimden kaçtığı, bu yüzden ih­tilâlin kaçınılmaz hâle geldiği ileri sü­rülüyordu. Doğru muydu o iddialar?...

-Son aylar sıkıntılıydı. 1960'ın bahar aylarında Menderes İzmir'de 200 bin kişiyle miting yaptı. Cumhuriyet Meydanındaki konuşmada, "Çok yakında seçim yapaca­ğız" dedi. İkincisi; 15 Mayıs'ta Anadolu Ajansı'na beyanat verdi, orada da söyledi. Bir 10 gün sonra Eskişehir'de bir kere daha ilân etti: "Seçim yakındır, serbest ve dürüst seçim yapılacaktır."

İhtilâlcilerin çoğu diyor ki: "Eğer seçim yapacaklarını söylemiş olsalardı, biz müdahale etmezdik." Bunu bana MBK'dan Suphi Ka­raman da bir televizyonda yaptığımız konuşmada böyle söyledi. Ona dedim ki: "Pe­ki, seçim yapılsaydı darbe yapmayacaktı­nız... Sizin Demokrat Parti'ye bulduğunuz hataların hepsi 1960 yılının baharına aittir. Hâlbuki siz ihtilâl komitesini 1954'te kur­muşsunuz. O zaman ne gibi sebepler vardı da kurdunuz?.."

İhtilâlciler, seçimin yapılacağını bile bile geldiler. Hatıralarında da, Adnan Mende­res'in seçim yapılacağını söylediğini yazar­lar. Hatta seçimin yapılacağı tahakkuk ettiği için ihtilâle başvurdular. Anlatabildim mi?..

-Türkiye'de şu anda darbe şartları var mı yok mu?

- Bir yerde serbest seçim mekanizması ayakta ise, işliyorsa, darbeye gidilemez. Hiç­bir şartta darbeyi ben kabul etmem. Çünkü, üç tane darbe oldu; hiçbirinden de memle­ket istifade etmemiştir aslında.

-Sizin zamanınızda irtica geliyor propagandası da var mıydı?

-Bu denli değildi. Tabiî, ezanın Arapça okutulmasıyla birlikte bu mesele çıktı orta­ya... Şimdi darbenin hiçbir surette tecviz edilir tarafı yoktur. Darbeyi yapanlar da bir fayda getirmediğini zaman zaman itiraf et­mişlerdir. Bizim zamanımızda, enflasyon müthiş tenkide uğrardı. Enflasyonda 10 yılın vasatisi yüzde 10.1'dir. Şimdi ise Türki­ye'de yüzde 80 enflasyon var. 10 sene o müthiş kalkınmaya rağmen... Kalkınma de­diğiniz masal değil... Baraj yapmak, toprağı sulamak, bunlar Demokrat Parti döneminin kalkınma hamleleridir. Kalkınmada 10 yılın vasatisi 6.6'dır. İstikrar vardı.

En iyi hakem halktır. İhtilâlden sonra halk ne yaptı? 1961 Ekim'inde seçimlere gittiler. Genel seçimlerde Demokrat Parti artık yok­tu. Halk, Demokrat Parti'nin devamı ve mirasçısı olan Adalet Partisi'ne, Yeni Tür­kiye Partisi'ne ve kısmen de CKMP'ye oy verdi. Ve parlamentoda çoğunluğu onlara verdi. Halkın sözü hakkın sözüdür.

*

Prof. Dr. Rıfkı Selim Burçak'la bu röportajı yaptığım tarih Eylül 1997. Bir yıl sonra 29 Ağustos 1998'de hayata veda etti.

Rahmetli Hocaya "irtica"yı sordum... O günün şartlarıyla bağlantılı. 28 Şubat 1997 Örtülü Darbesi'ni hatırlayın. "İrtica" tartışması çok yaygındı.

Hocanın vefatından sonra yeni yüzyıl başlarında, siyasî hayatımızda çok şey değişti.

Rıfkı Selim Burçak bugünleri görseydi kim bilir ne derdi.

Yazarın Diğer Yazıları