27 Mayıs'tan 28 Mayıs'a... Büyük değişim (1)

Yarın 27 Mayıs, öbür gün 28 Mayıs... İkisi de anlamlı...

27 Mayıs 1960'da asker içinde örgütlenen bir grup darbe yaptı, 10 yıllık Demokrat Parti iktidarını devirdi; bir başbakan, iki bakan idam edildi.

28 Mayıs 2023'de, tarihî günlerden biri yaşanacak... Ya 21 yıllık Ak Parti iktidarı düşecek, ya "Tek Adam" iktidarı devam edecek.

Tekrar tekrar yazıyorum... Tarihî dönemeçteyiz. "Milliyetçi Hareket"in mesuliyeti çok ama çok büyük.

Ak Parti'nin yanında yer alan parti, yine yazıyorum, inkıyattan denetlemeye geçmezse -denetlemeye geçmesinin gerektiğinin işareti, dağınık olsa da milliyetçi oyların çoğalmasıyla verildi- bir köklü evrilmeyle kardeşi kardeşe düşman bir rejimin temeli atılacak.

Önümde, daha önce bir başka gazetede çıkan üç yazı dizim duruyor:

27 Mayıs İhtilali Gölgesinde Başgil Olayı (Mayıs 1996), 27 Mayıs'ın Anatomisi-Pof. R. Salim Burçak Anlatıyor (Eylül 1997), 50. yılında Demokrat Parti iktidarı (Mayıs 2000).

"50. yılında Demokrat Parti iktidarı" dizisinin başında "Türkiye'de demokrasinin milâdı, 14 Mayıs 1950 tarihi kabul edilmiştir. Bu tarihte tek partinin iktidarına son verilmiştir. Beş yıllık muhalefet partisi Demokrat Parti, iktidarı ele almıştır.

21 Temmuz 1946 yılında milletvekili seçimleri yapılmış ve Demokrat Parti de 62 milletvekili ile Meclis'e girmiştir. Artık Meclis'te iktidar partisi üzerinde kontrol kuracak, çalışmaları takip edecek bir parti mevcuttur. 'Ben yaptım, oldu' denemeyecektir. CHP iktidarı sık sık tenkit edilecektir. Buna CHP'lilerin alışması gerekmektedir ama mesele böyle tezahür etmiyor." dedikten sonra, Şevket Süreyya Aydemir'in "Menderes'in Dramı"ndan bir alıntı veriyorum. Aydemir, CHP'nin seçimleri kaybedişini yorumlarken "Aristidis Kompleksi"ni hatırlatır:

"Aristidis kompleksi nedir? Aristidis, zamanımızdan 2 bin 500 yıl kadar önce Atina'da itibarlı bir hâkimdi. Her seçimde o seçiliyordu. Aleyhinde kimse bir şey söylemiyordu. Çünkü kusursuz bir insandı. Bu yıllar boyu böyle devam ediyordu. Gene bir seçim günü ve Aristidis seçim alanına girerken, bir köylü, elinde bir midye kabuğuyla Aristidis'e yaklaştı. Bunun içine usule göre, seçilecek birinin adını yazmasını rica etti. Aristidis'i tanımıyordu. Aristidis sordu:

*Kimin adını yazayım?

*Aristidis'i yazma da kimi yazarsan yaz!

*Niçin? Aristidis'in büyük suçları mı var?

*Hayır ama artık bıktık! Hep Aristidis! Artık bu değişmeli!..

Evet, Halk Partisi iktidarı da artık yorgundu. Halkın çoğunluğunda iktidara karşı bir bıkkınlık, memleketin havasında, artık bir rüzgâr gibi esiyordu..."

Ben de ekliyorum:

"Sadece bıkkınlık değildi. Hep CHP'nin adının yazılması insanları bizar etmesi yanında, halk yoksuldu. Ekmeği yoktu, işi yoktu... Giyimi yoktu...

Cenazeyi kaldıracak imam bulmak artık bir meseleydi. Çünkü dinî okullar olmadığı için, dinî vazifeleri yerine getirecek insan yetişmiyordu."

*

21 yıllık Ak Parti iktidarında biz imama da doyduk, tarikata da doyduk, cemaate de... İnsanlarımız "İslâm bu değil; bunlar kendi dinlerini kuruyor." deme noktasına getirildi.

Ya yoksulluk?.. Halk elini cebine titreyerek sokuyor. Parası buhar oldu.

Ya hırsızlık?.. Hiç girmeyelim bunlara...

Ya ülkenin insanını benden-senden diyerek ayırma, düşman görme?...

Bu iktidar döneminde palazlandırdıkları, ne isterlerse önlerine koydukları bir cemaatin kumpaslarına, yetmedi darbe teşebbüsüne maruz kalındı. 251 can yitti, 2 bin 734 insanımız yaralandı. Ya darbeyle alâkası olmayan, cemaatin, ucundan, kıyısından, yolundan geçmiş yüz binlerce insan mağdur edildi. Günah defterleri o kadar kabarık ki...

Söylenecek çok şey var… Ciltlerce kitap yazılır!

İki gün sonra yine Saray ve yârânı sandıktan çıkmak için her yolu deneyecek. İmamlarının "Silah başına!.." çağrısını kendi başına mı yaptı sanıyorsunuz... Cesaret nereden geliyor?!

*

"27 Mayıs İhtilali Gölgesinde Başgil Olayı" yazı dizimiz, 27 Mayıs 1960 Darbesi'ni yapanların Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil'in cumhurbaşkanlığı adaylığının engellenmesinin perde arkası ve Başgil'in özeli üzerine. "Özel" demem şundan:

Başgil'n karısının o sıra hayatta olduğunu öğrenince telefonuna ulaştım. Feneryolu'daki evine kabul etti. Uzun uzun konuştum, birçok bilinmeyenleri öğrendim. Şimdi bunlara girmeyeceğim.

"50. yılında Demokrat Parti iktidarı" seri yazım da ayrıntılı. İleride bahsederim.

*

Burada Demokrat Parti'nin önde gelen isimlerinden Prof. Rıfkı Salim Burçak'la yaptığım röportajı vereceğim. Röportajın önemi Prof. Rıfkı Salim Burçak'ın DP'nin hata ve savaplarını samimiyetle ortaya dökmesi.

Rıfkı Salim Burçak, 1913 yılında Erzurum'da doğdu. İstanbul'da Mülkiye Mektebi'ni bitirdi. Ankara'ya taşınan Mülkiye Mektebi'nde (sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi) öğretim üyesiyken DP'den siyasete atıldı. Gümrük ve Tekel ve Millî Eğitim Bakanlığı yaptı. 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden sonra mahkûm edildi. 18 ay mahpus kaldı. 1963'te hapisten çıktı. Gazi Terbiye Enstitüsü'nde. A. Ü. İktisadî ve Ticarî ilimler Akademisi'de Başkent Özel Gazetecilik Okulu'nda siyasî tarih dersleri de verdi. 1998'de vefat etti. (Bahçeli ve Kılıçdaroğlu'nun da hocası.)

R. S. Burçak'ın Türkiye'de Demokrasiye Geçiş (1945-1950), Türkiye'de Askerî Müdahalelerin Düşündürdükleri, 27 Mayıs Üzerine Görüşler, Türkiye'de Millî İradenin Zaferi, İdamların İç Yüzü kitapları yakın tarihimiz ışık tutuyor.

Yarın devam edeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları