19 Mayıs'ı tartışamazsınız!
Anadolu'da Millî Mücadele sürmektedir. Vahîdettin, kendisini ziyarete gelen Meclis-i Mebusan üyelerini Dolmabahçe'de kabul eder. Daha önce vermiştim:
"Rauf Orbay, daha Osmanlı Meclis-i Mebusan'da iken (Ankara ile sürekli haberleşiyordu) bir heyetle Vahîdettin'i ziyaret eder.
Formun Üstü
"...Heyet üç kişidir ve diğer ikisi Abdülaziz Mecdi ve Mehmet Vehbi Hocalardır. Vahîdettin öyle öyle laflar etmiştir ki, insan bu lafları edeceğine, eğer millî mücadele başlatamıyorsa, tahtını bırakır gitmeliydi.
Vahîdettin, İşgalci İtilaf güçlerini kasteder. "Bunlar her şeyi yaparlar... Konuşmalarınıza dikkat edin." diyor. Satır arasını okursanız, "Zararı bana dokunur, beni tahttan indirirler!' demek istiyor."(17 Ağustos 2018)
Mehmet Vehbi Hoca ve Abdülaziz Mecdi en ağır şekilde cevap veriyorlar.
Bugün 19 Mayıs... 101 yıl önce Mustafa Kemal ve arkadaşları Samsun'a çıkıyorlar. Vahîdettin göndermişti, "Millî Mücadeleyi başlat." demişti veya dememişti... Bunları bir tarafa bırakalım.
Vahîdettin de elbette ülkesinin işgalini istemez ama neticede tahtını koruma derdindedir. İtilaf Devletlerinden, yani işgalcilerden medet ummaktadır. Nitekim İngilizlerin gemisine binip ülkeden ayrılmıştır.
M. Kemal, Nutuk'a "1335 [1919] senesi Mayıs'ının 19'uncu günü Samsun'a çıktım. Vaziyet ve manzara-ı umûmiye:" diye başlar ve umumî manzarayı anlatır. İnsan böyle bir vaziyetteyken millî mücadeleyi nasıl başlatabildik, diye düşünmeden edemiyor. Bir daha bir daha okuyalım:
"Osmanlı Devleti'nin dâhil bulunduğu grup, Harb-i Umûmî'de mağlûp olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şerâiti ağır, bir mütarekenâme imzalanmış. Büyük Harbin uzun seneleri zarfında, millet yorgun ve fakir bir hâlde. Millet ve memleketi Harb-i Umûmî'ye sevk edenler, kendi hayatları endişesine düşerek, memleketten firar etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahîdeddin, mütereddî, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği denî tedbirler araştırmakta. Damad Ferid Paşa'nın riyasetindeki kabine; âciz, haysiyetsiz, cebîn, yalnız Padişah'ın iradesine tâbi ve onunla beraber şahıslarını vikāye edebilecek herhangi bir vaziyete razı.
Ordunun elinden esliha ve cephanesi alınmış ve alınmakta…
İtilâf Devletleri, mütareke ahkâmına riayete lüzum görmüyorlar. Birer vesile ile, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da. Adana vilâyeti, Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap, İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya'da, İtalyan kıt'aât-ı askeriyesi; Merzifon ve Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta, ecnebî zâbit ve memurları ve hususî adamları faaliyette. Nihayet, mebde-i kelâm kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs [1]335 [15 Mayıs 1919]'te İtilâf Devletleri'nin muvafakatiyle Yunan ordusu İzmir'e ihrâç ediliyor.
Bundan başka, memleketin her tarafında, anâsır-ı Hristiyaniye hafî, celî, hususî emel ve maksatlarının temin-i istihsâline, devletin bir an evvel çökmesine sarf-ı mesaî ediyorlar."(Nutuk, 1927, s. 5).
M. Kemal, sonra, İstanbul Rum Patrikhanesi'nde teşekkül eden "Mavri Mira"dan; Ermeni patriği (Zaven) Efendi'nin "Mavri Mira" heyetiyle hem-fikir olarak çalıştığından; Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşekkül etmiş İstanbul'daki merkeze bağlı "Pontus Cemiyeti"nden bahseder.
Ülkenin manzara-ı umumiyesi insanı dehşete düşürüyor. Ve biz olağanüstü çabayla bu dehşetten çıkıyoruz. Onun için kimse 19 Mayıs'ı tartışmasın. Sonra şu inkılâp oldu, bu inkılap oldu... Türkiye'nin şartlarına uydu veya uymadı... Saldırmadan, ilmî zeminde tartışın. Sözümüz olamaz.