16 Nisan Referandumu ölçü olabilir mi?

16 Nisan 2017'de yapılan ve parlamenter sistemi dumura uğratan referandum; genel ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ister erken, ister zamanında yapılsın önümüzdeki seçimler için bir ölçüdür. İktidar da biliyor ki, referandum kâğıt üzerinde kazanılmıştır. Yoksa ittifak kanunu çıkarılırken, oy kullanma şartları ucu açık hâle getirilir miydi? İktidar ve müttefiki, muhalefet ne yaparsa yapsın asla kaybetmeyecek... Bunu bir tarafa yazın!

Her şeyin normal seyrinde olduğunu düşünerek konuşalım şimdi:

Ak Parti yönetimi gelecekten kaygı duymalı. "Yönetim" diyorum ama siz "tek adam"ı anlayın. Çünkü, her şey bir kişinin kararına bağlı. Tenkit maksadıyla söylemiyorum. Görüneni aktarıyorum. Bu görüntü Ak Parti'nin lehine mi? Hiç sanmıyorum. Bir genel başkan ve üstelik cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor, partinin önüne geçirilmiş. Kanunlar izin verse, "Ak Parti" adı kalkacak "RTE Parti" adı gelecek. Artık her türlü değişikliği yapmaya muktedirler. Belki "Ak Parti"yi resmen de "RTE Parti"ye dönüştürebilirler.

Bu gerçekleri, Ak Partililer oturup enine boyuna tartışmalıdırlar. Parti için "RTE" gerekli görülüyorsa, söyleyecek sözümüz olamaz. Bu da hedef için bir yol. Yalnız 16 Nisan 2017 Referandumu öğretici olmalı: Her yere Reis'i yazdılar yanına da "evet"i; ama beklediklerini alamadılar. Kaybettiklerine ben de inanıyorum. Sadece şu kadarını söyleyeyim... Damgasız oyların kabulü için son anda harekete geçenler Ak Parti'nin has adamlarıydı. Neden "Hayırcılar" değil de, Ak Parti'nin has adamları bu yola gittiler? "Yukarı"sı yenilgiyi görmeseydi, "şaibe" tartışmasına yol açacağı muhakkak olan bu "müdahale"yi yapmazlardı.

Yaralı bir referandum... Ve bu referandum ardından, sadece "fetihler"e güvenerek seçime gidilecek. Üstelik, ittifak 16 Nisan Referandumu'nda da sağlanmıştı. Hatta kendisi için pek meydanlarda görünmeyen küçük müttefik, referandum için mitingler tertipledi. İstenen yine elde edilemedi.

Muhalefet esas oy oranının 16 Nisan'da çıkan oranın tersi olduğunu yani "hayır"ın az bir farkla öne çıktığını ısrarla belirtmeye, tam rakam vermeye başladı.

Referandum üzerinden bir yıl geçti. Bazı "gerçekler"i hatırlatmak istedim.

Referandumda Saadet Partisi tereddütte kalmış, "hayır" derken cılız bir ses çıkarmıştı. Şimdi Genel Başkan Temel Karamollaoğlu, ısrarla "Kuvvetler ayrılığı olmazsa olmaz şartımız." diyor. Anketçilere göre partisinin oyu yüzde 5, kendi oyu yüzde 10. Anketçilere ne kadar inanılır? Sırf ekranda görünmenin, adından bahsettirmenin belli bir oranı olmalı. Bunu reklamcılar ve anketçiler mutlaka ölçmüşlerdir. Yüzde 5 ve yüzde 10'u dikkate almak gerekir, diye düşünüyorum.

O dönemdeki döviz kuruna, ekonomik büyümeye, faiz oranına, ithalat-ihracat dengesine, işsizlik yüzdesine, enflasyon, iç borç-dış borç rakamlarına bakın, şu anda seçim olsa ne olur? Sorusunun cevabını verin. İttifak da aynı...

Muhalefette Temel Karamollaoğlu faktörü var. Şunun için Karamollaoğlu diyorum: Ak Parti tabanını tanıyor. Saadet Partisi, güven verirse, Ak Parti içinden belli oranda bir "parça" koparabilir.

Ne olacağını göreceğiz!

Yazarın Diğer Yazıları