15 Temmuz ne getirdi ne götürdü (3)
15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü darbelerin içinde en kanlısı. Silah kullananlar neden bu kadar kinliydi? Bunun üzerinde durmak lâzım.
İktidardakiler darbecilere kapı açtıklarını kabul etmeliler. Kabul etmezlerse, yeni darbelere kapıyı açık tutarlar.
Gülenciler, ilim, kültür, dünyaya açılma gibi usturuplu lâflarla Türk halkının bütün katmanlarına nüfuz etmişlerdi. Darbeye kalkışacakları hiç aklınıza gelir miydi?
Şunu düşünmeliyiz: Darbe iktidara mı karşıydı, Türkiye''ye mi?
Bu kadar kinli ve kanlı darbenin iktidarla sınırlı olabileceğini düşünemeyiz. Darbecilerin lideri kimin kucağındaysa oraya bakmak gerekir.
Darbe bastırıldı. Bastırılmasında R. T. Erdoğan mühim rol oynadı. Daha önceki bir değerlendirmemde dediğim gibi risk aldı.
Türkiye''nin başında o vardı ve risk alacak tek kişi o idi. Risk almasaydı, halkı mücadeleye çağırmasaydı, kendisi de bütün ailesini uçağa doldurup İstanbul''a gelmeseydi, olacakları asla aklıma getirmek istemiyorum.
R.T. Erdoğan, hiç kimseyi kendisi gibi göremez. Muhalefete, darbe bağlantılı yüklenmeye hakkı yoktur. Adamları, darbe yapmaya cüret edecek kadar palazlandıran kendisi olduğunu aklından çıkarmamalıdır.
Biliyorsunuz darbenin ardından TBMM''de Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu kuruldu. Çok kişiyle konuşuldu. Komisyonun raporu TBMM Başkanlığı''na sunulduğu hâlde, TBMM''de görüşülmedi. Şu anda rapor ortada yok... Raporda Saray''ı rahatsız edecek ne vardı ki, açığa çıkarılmıyor?
Darbenin savuşturulduğu gün "15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü" diye anılıyor.
Hangi kavramın altı çiziliyorsa bilin ki o kavramların içi boşaltılmış, kabuğundan medet umulmuş ya da halk böyle kandırılmıştır.
Kavram deyince...
"FETÖ" adlandırması, darbecilere ve artıklarına karşı mücadeleyi sulandırıyor. "FETÖ"yü tek de kullanmıyorlar. Başına bir de "hain" sıfatını ekliyorlar. "Hain FETO''cular!" diyorlar.
"İhanet", "FETÖ"de mündemiçtir. Bunu akıl ediyorlar etmesine de içlerindeki tedirginlik, kendilerine, suçlamalara karşı kalkan aratıyor, sözlerini pekiştirme ihtiyacı hissettiriyor.
Özellikle rastgele kullanılması, ona buna "FETÖ" yaftası yapıştırılması, mücadeleyi akamete uğrattığını, sulandırdığını nasıl akıl edemiyorlar?
FETÖ"nün açılımı başlı başına problem. "Fethullahçı Terör Örgütü"nün kısaltılmasıymış. "FETÖ" kısaltmasının manasızlığı üzerinde geçmişte durdum.
Birilerinin FETÖ yaftasından çekindikleri için, akıldakilerini dile getirmediklerini biliyorum.
Fethullah Gülenciler terör örgütü değil; darbeci.
PKK desen, ellerinde silah var, bomba var. Tedhişleri sürüyor. Başka harf yığını örgütler de, her fırsatta silah kullanıyorlar, terör estiriyorlar. Gülencileri "suç örgütü" olarak nitelemek daha doğru görülebilir.
Yeri gelmişken, "darbe" ile ihtilâl arasındaki fark üzerinde duralım. 27 Mayıs da, 12 Eylül de, 28 Şubat da birer darbedir. Türkiye''de ihtilâl olmamıştır. Şimdi ayrıntıya girmeyeceğim. Darbeyi ordu, ihtilâli halk yapar. Bizdeki darbe örneklerini verdim. 1789 Fransız, 1917 Bolşevik, 1979 İran ayaklanmaları birer ihtilâldir.
R.T. Erdoğan''ın Saraçhane konuşmasını ekrandan baştan sona dinledim.
Önce niye Saraçhane''de toplandılar? Darbenin bastırılmasının ardından, 7 Ağustos 2016''da bütün siyasî partilerin yer aldığı, herkesin kucaklayıcı konuşma yaptığı Yenikapı niçin tercih edilmedi?
Belli ki, köprüler tamamen atılmış. Altılı Masa''ya savaş açılmış. Muhalefet "düşman" görülüyor.
Saraçhane toplantısı bir çöküntünün de işareti. Saraçhane İBB binası karşısında küçük bir park. Ne kadar insan bu parka geldi? 3 bin, bilemediniz 5 bin... Türkiye''nin en kanlı darbesi böyle mi anılacak, tel''in edilecekti?
Reis Bey''in bu konuşmasında Millî birlik ruhu aradım. Millî birliği üfürmüş, yele savurmuş.
Seri yazımızın ilkinde ne demiştim:
"15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsü yıkım getirdi. Önü de yıkım, ânı da yıkım, ardı da yıkım."