15 Temmuz benim, 30 Ağustos senin!..
Senin bayramın, benim bayramım denmesine fırsat verilmeden mesele sühûletle halledilecekken tartışma çıkartıyorlar.
Ak Parti tarafı, öteden beri millî bayramları görmezden geliyor. Önemsizleştirmek, kutlamamak için bin türlü bahane uyduruyor.
Halkı kamplaştırmak kimin işine gelir?
Defalarca burada yazdık. Savaştayız. Doğu Akdeniz'de silahlar patladı patlayacak. Avrupa her zamanki gibi karşımızda.
Virüs her yerde... Hepimiz birbirimizi kollamamız, dayanışmamız gerekirken, kafayı M. Kemal Atatürk'e takanlar, sanki inkılâpları gökten indirmiş, yazıyı hiç akılda yokken değiştirmiş, hatta pek sevdikleri padişahların kondukları o kadar mala mülke, gayrimüslimlere para emanet edip kazançlarına kazanç katmalarına, içkide sınır tanımamalarına bakmadan M. Kemal şu kadar mal edindi, deyip "şahsî" tartışmaları, Millî Mücadele'ye raptetmeleri neyi gösterir?
Virüs bahane edilerek 30 Ağustos kutlamaları yasaklandı ve büyük tartışmalar çıktı. Hâliyle iktidardakilerin millî bayramlara karşı tavırları muhalefetin dilinde.
Mahir Ünal, Ak Parti'nin önde gelen ismi. Propagandanın başındaki genel başkan yardımcısı. "15 Temmuz daha taze, dört yıllık; kutlanmalı. Ama 30 Ağustos eskidi; kutlanmasına gerek yok!" demeye gelen sözleri halkın dilinde.
Haber Global'de Jülide Ateş'in "Ayasofya Camii ibadete açılırken, Fetih kutlamaları yapılırken, 15 Temmuz anılırken bulaşmayan virüs 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs ve 30 Ağustos kutlanırken mi bulaşıyor?" tenkitlerini hatırlattı, "Millî bayramların kutlanmasına karşı mısınız?" diye sordu.
Mahir Bey'in cevabı klasik:
"Hayır. Karşı olamayız çünkü AK Parti, Cumhuriyet'in kazanımlarının savunucusu ve garantörüdür. 18 yıldır biz Cumhuriyetin kazanımlarını ve değerlerini yüceltiyoruz... 15 Temmuz hassasiyeti çok sıcak ve taze olmasından kaynaklanan bir hassasiyet. 15 Temmuz bir varoluş ve yok oluş mücadelesiydi. 15 Temmuz'u bence milli bayramlarımızın karşısına koymak, Malazgirt'i 30 Ağustos'un karşısına koymak doğru değil. 15 Temmuz kutlamaları da henüz daha 4. yılında olduğu için doğal olarak 15 Temmuz kutlamalarını erteleyemezsiniz... 15 Temmuz'u 4. senesinde kutlamamanızın toplumsal olarak başka sonuçları olur."
15 Temmuz bir var oluş ve yok oluş mücadelesidir. Bu benim de samimî fikrim. Darbeye kalkışanların, Balyoz, Ergenekon ve diğer kumpaslarda neyi hedefe koyduklarını gördük. 15 Temmuz'da netice alsalardı, kimlerin uydusu olacağımızı, burada tartışmanın yeri değil; hepimiz biliyoruz. Sadece "Pensilvanya nerede?", "ABD'de asıl hâkim güç kim?", "ABD'deki o hâkim güç kimi/kimleri güçlendirmek için Ortadoğu'yu dizayn etmek istiyor?" sorularını soracağım.
Eminim, cevapta, PKK uzantıları hâriç, hepimiz tartışmasız hemfikiriz.
Mahir Bey! 30 Ağustos'un nasıl bir zafer olduğunu idrak edebilmeniz için, önceki gün Halk TV'de, Dr. Naim Babüroğlu'nun, nasıl zorlu yollardan neticeye ulaşıldığını, gözyaşlarını zor tutarak anlattığı programı peşin hükümsüz, seyretmelisiniz.
Mahir Bey, size yakıştırmak istemem ama, 15 Temmuz kutlamasını savunurken gülünç duruma düştünüz.
"Sizin" kutlamalarınıza salgın uğramıyor, millî bayramlara gelince uğruyor! Ayasofya Camisi'nin açılması törenini sınırlı tutabilirdiniz. Yurdun dört bir yerinden otobüsler kaldırdınız. Mesafe, korunma yok... Bunlar Anadolu'ya yayıldı.
Düğünler, uğurlamalar bir tarafa, önce umrecileri, sonra Ayasofyacıları bir araştırın... Asıl salgın yayıcılar kimler?
O kadar söyleyeceğim.