14 Yıl Boyunca Kayıptayız...

Geldikleri günden bu tarafa yıkıyorlar. Yıkımın ardı arkası kesilmiyor ve henüz Türkiye bunlardan kurtulamadı. Gidin geriye. İktidarın ilk dönemlerine bakın. İlk yıkım, Milli bütünlüğümüze idi. Onu hedef aldılar..

"Bu ülkede 40 etnik grup var" diyerek söze başlamaktaydılar. "Mozaik" sözcüğü siyasetin en çok kullandığı kavramdı..

Bu propagandanın sonunda, siyasi Kürtçülüğe özgürlük verdiler. Şehirler PKK tarafından ele geçirildi. Muhtemel iç savaş için hazırlık dönemi olarak sürdü. Bunun için PKK şehir merkezlerine belediye araçlarının da yardımıyla hendek kazdı, kablo döşedi.

Böylece ikinci büyük yıkıma başladılar.

Oslo görüşmeleri..

Teröristbaşının mesajlarının meydanlarda okutulması..

Yıkım sürüyordu.

Sonuç?

PKK binlerce askerimizi, polisimizi ve korucumuzu şehit etti. Şehirlerde bombalar patlıyor. PKK, dağdan şehre indi.

Hatırlayın!

Salih Müslim has adamıydı bunların. İkide bir kendisini Türkiye'ye çağırır Ankara'da hatırlı misafir olarak ağırlarlardı.

Bugün?

Kırmızı bültenle arıyorlar…

Sonra yıkım sırası Atatürk'ün ordusuna geldi. Rejimi kuran orduydu. Ayakta tutan da yine orduydu.

Milli devlet, yine ordunun gücü sayesinde düşmanlarına karşı koyabiliyordu… E, öyle ise, rejimin ele geçirilebilmesi için ordunun bir şekilde hizaya çekilmesi şarttı. Çünkü arkadaşlar "Yeni Türkiye" kuracaklardı.

Sonunda FETÖ ile anlaştılar. Bunlar davanın savcısı, FETÖ ise kumpasçısıydı. Ergenekon ve Balyoz davlarıyla TSK'ya darbe indirilirdi. Ordunun üst komuta kademesi ve önemli subay kadrosu tasfiye edildi.

Sonunda Türkiye nereye getirildi?

Açılan boşluğu FETÖ doldurdu. Ardından 15 Temmuz darbe girişimi yaşandı.

Peki yıkım bitti mi? Ne gezer.. Yıkım devam ediyor.

Yine hatırlayın…

AB girmek için neler yaptılar neler..

Biz "AB, Hırstıysan ittifakıdır. Türkiye'nin milli bütünlüğüne zarar vermektir. Türkiye AB içinde, egemenlik haklarını kayıp edecek" diyorduk. Onlar, "AB medeniyettir. İşte girmek üzeriyiz" deyip, anlaşma üstüne anlaşma yapıyorlardı.

Avrupa dönüşü, büyük kalabalık konvoylarla Ankara'ya geliyorlar, televizyonlarda saatlerce AB ile ilişkilerdeki başarıları konuşuyorlardı. Yetmiyor Anayasanın ilgili maddelerini değiştiriyor uyum yasaları çıkartıyorlardı.

Sonuç?

"Bana ne Avrupa'dan ya... İstediği kararı alsınlar bizi bağlamaz." Ve AB'nin önceki gün aldığı ilişkileri askıya aldık oylaması.

Buyurun Suriye'ye bakalım..

Suriye devleti İŞİD'i kuşatan Türk birliğine bomba atarak üç Mehmetçiğimizi şehit etti. Allahınızı severseniz söyleyin. Biz bu ESAT ile Esed olmadan önce kardeş değil miydik?

Peki, düşman olduk da ne kazandık?.. Hiçbir şey.. Üstelik çok şey kayıp ettik. Güneyimizde ABD, PYD ile bir Kürt Devleti kuruyor ve biz halen daha Esat ile konuşmuyoruz. Ve üstelik adamın ülkesindeyiz…

Çok daha vahimi buralara, Amerika'nın taşeronu olarak geldik. Büyük Orta Doğu Projesinin eşbaşkanıydık… Yani adamların, büyük hedefine varmaları için onlarla ortaklık edip yardım etmekteydik.

Sonuçta nereye geldik?

ABD-PYD ortaklığına. Musul'a bir metre bile yaklaşmamızın mümkün olmadığı pozisyona.

Bu nasıl bir yönetim biçimi kardeşim? Bu kâbus ne zaman bitecek? İktidar bize 14 yıl boyunca sadece kayıp ettirdi diyorsak boşuna söylemiyoruz. Mal meydanda… Her şey açık..

Yazarın Diğer Yazıları