12 Temmuz Beyannamesi niçin yayınlanmıştı?
"12 Temmuz Beyannamesi"ni duydunuz mu?
1940'lı yıllarda çok partili hayata geçiş sancılı olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk zamanında da iki defa çok partili hayata geçilmek istenmiş, her ikisinde de netice alınamamıştır. 17 Kasım 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, 1925'te patlak veren Şeyh Sait isyanının da teşvikçisi görülmüş ve aynı yıl kapatılmıştır. Şunu hatırlatalım: Partinin programının bir maddesinde "Fırka fikirlere ve dinî itikatlara saygılıdır." yazılıydı. (Dikkat! Şimdi FETÖ kılıcı, yeni kurulan ve kurulacak olan partilerin tepesine indi inecek!)
İkincisi 1930'da kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkası. Ancak halk birden aşırı teveccüh gösterince, üç ay içerisinde kapısına kilit vuruldu. Partinin programında "Serbest Cumhuriyet Fırkası cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve lâiklik esaslarına bağlıdır." maddesi de yer alıyordu.
Çok partili hayata "Millî Şef" İsmet İnönü'nün zamanında geçildi. İkinci Dünya Savaşı Türkiye'nin de yüreğini ağzına getiren bir savaştır. Tedbir tedbir üzerine alınıyor, ama bütün zorlukları ister istemez halk çekiyor. Öyle ki; savaş biter bitmez milliyetçilerin üzerine geliniyor. Davanın adı da "Irkçılık Turancılık Davası". Niye? Sovyetler Almanlar karşısında galip, tehdit Türkiye'ye yöneliyor. Ezelden beri bu tehdit var zaten. İnönü, "Turancı" bilinenleri toplamakta çare buluyor veya öyle sanıyor. Stalin, Turancıların, Sovyetler'de çok geniş alana küme küme yayılmış Türkleri uyandırmasından korkuyor. "Yok canım!.." demeyin. Ben de sizin gibi düşünüyordum ama gittim inceledim. Gerçekten Sovyetlerin korkusu Turancılardı!
Türkiye'de Turancılığa en çok karşı gelenlerin kimler olduğu hiç aklınıza geldi mi? Komünistler! Sovyetler için tehlike olanlar, onlar için de tehlike! İdeolojik iş birliği bunu gerektiriyor! Şu komünistlere hayranım! İç işlerinde birbirlerini yerler, dışa karşı ise birlikteler. Öğrencilik yıllarımızda buna çok şaşırmışımdır. Bir sürü ayrı ayrı gruplar olurdu. Mektepte saldırıya geçtiklerinde hep beraber hareket ederlerdi!
Demokrat Parti (DP) ve diğer partiler öyle kolay kurulmadı. Her birinin ayrı hikâyesi var.
Bugün 12 Temmuz... 73 sene önce 1947'de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bir beyanname yayınlıyor. "12 Temmuz Beyannamesi" diye bilinen bu beyannameyi, İsmet İnönü "Cumhurbaşkanı" sıfatıyla partiler arası çekişmelerde oynadığı "arabuluculuk" rolünün esaslarını açıklama diye özetleyebiliriz.
İnönü'nün aklı CHP'de ama, diğer tarafta partiler arası çekişmenin had safhaya varması, ülkeyi beklenmedik yere getirebilirdi. Allah'tan İnönü, "zamanımızdaki" gibi kendileri dışındakileri "düşman", "ümmet dışı" ilan etmedi!
12 Temmuz 1947'de, radyodan okunan beyannamede meselâ şöyle cümleler yer alıyor:
"Sorumlu hükûmetin huzur ve asayiş vazifesi münakaşa götürmez. Fakat, meşru ve kanuni siyasi partilere karşı tarafsız, eşit muamele mecburiyeti, siyasi hayat emniyetinin temel şartıdır. Bu arada, siyasi partilere mensup olan veya görünen hususi maksat sahiplerinin şirretliklerini pervasız olarak tesirsiz bırakmak hususunda partilerin dikkat göstermeleri siyasi partilerin hangisi iş başına gelirse gelsin, onlar idare mekanizmasında çalışanların haklarına ve itibarlarına karşı adaletli bir zihniyette olacaklarına inandıracaklardır."
Politikacılarımız nereden nereye gelindiğini bir inceleseler...