'12 Mart Balyoz'u'

Tanju Cılızoğlu, ülkemizin kalıcı gazeteciliğin önde gelen isimlerindedir. Bir gazetecinin önce "kalem"i olmalıdır. Derleme kitap değil; damıtılmış kitap yazabilmelidir. O "kalem" sahiplerinden biri de Tanju Cılızoğlu'dur.

Tanju Cılızoğlu'nun bir kalıcı eseri "edebî gazetecilik" örneği "12 Mart'ın 'Balyoz'u" kitabıdır. (Tarihçi Kitapevi, 185+50 s.) Kitabına roman dememiş, "uzun hikâye" demiş. Hacmine bakarak "roman", tek olay örgüsüne bakarak "uzun hikâye" diyebiliriz. "Uzun hikâye"den bir mana daha çıkarıyoruz: "Bitmeyen hikâye".

"Balyoz", sonra katlayarak devam etti. Bütün dünyada 1968 gençlik hareketleri belli bir süre sonra duruldu ama Türkiye'de, ecinniler işin içine karışınca durulmadı. İhtilâlci silahlı gruplar, üniversite işgallerine, sokak hareketlerine başladılar, dağa çıktılar... 12 Mart 1971'de, Demirel Hükûmeti'nin istifası üzerine başbakanlığa getirilen Prof. Dr. Nihat Erim 22 Nisan'da TRT'de yaptığı konuşmada "Alınacak tedbirler balyoz gibi kafalarına hemen inecektir!" dedi. Bu sözden sonra 12 Mart'la "balyoz" özdeşleştirildi.

"Balyoz", 12 Mart Muhtırası döneminde, Tanju Cılızoğlu'nun İstanbul Emniyet Müdürlüğü olan Sansaryan Hanı'ndaki bir hücrede geçirdiği 32 günde çektiklerinin hikâyesidir.

Araştırıcılar bu anlatışta "edebî gazetecilik" örneği görürler. Kitap iki bölüm... 185 sayfa hikâye, 50 sayfa "Balyoz"dan hareketle "edebî gazetecilik" üzerine değerlendirmedir. Eser, bu hâliyle, üniversitelerin hem gazetecilik hem de Yeni Türk Edebiyat kürsülerinde ele alınacak bir kaynak hüviyetini kazanıyor.

Prof. Dr. Ömer Özer, "İşkencenin Edebî Sunumu: Tanju Cılızoğlu'nun Balyoz'unun Edebi Gazetecilik Bağlamında İncelenmesi" başlığı altında yazdığı makalesinde "12 Mart Muhtırası/Darbesi, işkenceleriyle de tarihe geçmiştir. Muhtıra döneminde yapılan işkenceleri tarihe not düşen çalışmalardan biri de Gazeteci-Yazar Tanju Cılızoğlu'nun Balyoz isimli kitabıdır. Balyoz'u ilk okuduğumda edebî gazeteciliğin özelliklerini taşır izlenimlerini edindim." der.

Prof. Dr. Özer, "Edebi Anlatım" ara başlığı altında "edebî gazetecilik" üzerinde durur:

"Edebi anlatım ise, incelenen konunun ya da olayın edebi, samimi ve akıcı bir dille yazılarak okuyucuya sunulmasıdır. Bu daha çok edebi bir anlatı biçiminin kullanılarak aslında daha çok roman ya da kurgu anlatı tekniklerinden yararlanılması, dramatizasyon yapılarak olay örgüsünün oluşturulması ve diyaloglara yer verilmesidir. Gazeteciliğin düz yazı biçimi yerine, betimleme, alegori, metafor, metonim, ironi, imge, sembol kullanımı ve mizahi ve sarkastik ifadelerle canlı betimlemeler edebî gazeteciliğin temelidir."(s. 196).

Geçmişte birlikte de çalıştığım ve titizliğini bildiğim Tanju Cılızoğlu, "Balyoz"u sıcağı sıcağına kaleme almış. İlk baskısı 1972. Kitabın canlılığı, sürükleyiciliği bir bakıma anında aynı heyecan içinde yazılmasındandır, diyebiliriz.

*

Mustafa Önsel, Cemaat'in "Balyoz" kumpasında dört yıl hapsettirdiği eski Jandarma kurmay albayı. 2015'te emekli ediliyor. 15 Temmuz 2016'da beline tabancasını takıyor, darbecilere karşı mücadeleye giriyor.

O bir yazar. Yaşadıklarını, tecrübelerini kaleme döküyor. Yedinci kitabı "Bellek-Odamdan Sızanlar" çıktı.(Kırmızıkedi Yayınları, 305 s.) Mustafa Önsel'in tecrübelerinden istifade etmeliyiz. Kitaptan ayrıca bahsedeceğim.

Maalesef İdlib'den üş şehidimiz geldi. Allah rahmet eylesin. Çok üzülüyoruz. Bir taraftan virüs belâsı, bir taraftan terör saldırısı!...

Yine "Birlik olmalıyız." diyeceğim.

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları