'12 Eylül'de Türkeş'

Milliyetçi Hareket üzerine yazılanlar, olması gerektiği gibi değil... Çok az kişi, bildiklerini kaleme aldı. Elbette tez çalışmaları yapanlar var. En iyi yazacaklardan biri Dr. Mustafa Çalık... Tezi Milliyetçi Hareket üzerine ama... Bu tezi Siyasal Bilgiler'de savunmuştu; ister istemez ölçülü bir çalışma ortaya koydu.

"Dışarıdan" yazanlar bir hınç içindeler... Kendilerince yorumlar katıyor, Hareket'i mümkün olduğu kadar farklı göstermeye, hatta emperyal emellere bağlamaya kalkışıyorlar. "Dışarıdan" olup Hareket üzerine kaynaklara müracaat edenlere, sadece belge yayınlayanlara sözümüz yok. Turhan Feyzioğlu'nun kitabı bu türden. "İçeriden" Metin Turhan'ı hususiyetle zikretmem gerek... Büyük fedakârlıkla çalışıyor, cilt cilt kitaplar ortaya koyuyor. Tabiî yine "içeriden" bir isim Hakkı Öznur'un yeri ayrı... Son zamanlarda araştırmaların çıkış noktası onun altı ciltlik "Ülkücü Hareket" yayını.

Yıllarca MHP'nin genel muhasipliğini yapan, MHP Kayseri milletvekillerinden Mehmet Doğan, Türkeş'le ilk yola çıkanlardan... Hatıralarını yayınladı meselâ... (Kitabı yayınlayan fakülteden arkadaşım Bahattin Ergezer. Kendisine de söyledim. Kitap bir editörün elinden geçmeliydi.)

Bu tür yayınlar içinde en çok baskı yapan herhâlde bizim Türkeş ve liderliğiyle ilgili çalışmamız. Ayrıntısına girmeyeyim. Daha farklı bir yol takip ettiğimi belirtmekle yetineyim. (Ara ara yazdım... Türkeş'ten sonra genel başkanlık koltuğuna oturan Devlet Bey'e dair de kitap yazdım, Muhsin Yazıcıoğlu'na dair de... Zıt noktada A. Öcalan hakkında bile biz yazdık! Bizimki bir gazetecilik olayı ama tarihe not düşülen bir olay. İmralı'daki muhakemesinin bütün safhası... İster istemez tek kaynak.)

Bu kadar yazdıktan sonra sözün bir yere geleceğini anladınız elbette.

"Türkeş'in doktoru" bilinen Dr. Selim Kaptanoğlu'nun hatırlarının yeni baskısı çıktı. Hatıraları, rahmetli gazeteci arkadaşımız İrfan Ülkü derledi: "12 Eylül'de Türkeş - Doktoru Selim Kaptanoğlu Anlatıyor". (Bilge Karınca Yayınları'ndan.)

Bilindiği gibi, Türkeş, 12 Eylül'de hapsediliyor. Sonra Askerî Mevkî Hastanesi'nde üç buçuk yıl "tedavi" görüyor. Selim Kaptanoğlu aynı hastanede Dr. binbaşı. "Ülkücü" kimliğiyle tanınıyor.

Hastanede neler yaşandığı, 12 Eylülcülerle ilişkiler... Daha pek çok ayrıntıyı bu kitaptan öğreniyoruz. S. Kaptanoğlu, 12 Eylül'den iki gün önce de Türkeş'e darbeyi haber veriyor. Türkeş isterse kaçabilirdi. Kaçmadı ve teslim oldu.

S. Kaptanoğlu, hemen her gün Türkeş'in odasına uğruyor. Bir gününün nasıl geçtiğini şöyle anlatıyor:

"Her gün saat 05.30'da kalkar, soğuk suyla duş aldıktan sonra yediye kadar sürekli Kur'ân okurdu. Ardından da namazını kılardı. Hafif bir kahvaltı yapar, yarım saat kadar uyur, uyanınca da kitap okumaya başlardı. Öğleye kadar tarih kitapları, öğleden sonra avukatıyla görüşme ve yine bu kez ekonomi ağırlıklı okumalar. Hastanedeki yaşantısı genellikle böyleydi."(s. 53).

İrfan Ülkü kitabın başına Türkeş'in şu sözünü koymuş: "İhtilâl bir deniz fırtınasına benzer. Rüzgâr kesildikten sonra da dalgalanmalar devam eder."

Bir de neticelenemeyen darbelerin dalgalanmaları var ki, işte şimdiki hâlimiz!

Yazarın Diğer Yazıları