12 Eylülcüler kimi ezdi?!
12 Eylül gelince herkes kalem oynatıyor. Her yıl aynı şeyler yazılıyor. Birileri askerleri, birileri Ülkücüleri, birileri sol takımını suçluyor. Dikkat ederim, Ülkücüler ağır ithamlara maruz kalırlar. Sonra düşünüyorum; Ülkücüler ortaya çıkmasalardı ne olacaktı?
Yanı başımızda Rusya ve Rusya güdümündeki Demirperde ülkeleri... Daha ötede Çin. O Çin ki, Türklerin ezelî topraklarına abanmış. Rusya da öyle. Neredeyse Ukrayna bozkırlarından (Deşt-i Kıpçak) bir uçtan bir uca Sibirya'nın derinliklerine, Saha'ya kadar öbek öbek Türk.
12 Eylül öncesinde bir istiklâl mücadele verilmiş ve "devlet" mücadelenin bedelini ödetmiştir! 9 idam, binlerce mahpus, binlerce kaçak, binlerce sürünen...
Peşin hükümlü biri yazıyor:
"12 Eylül" bu ülkede darbenin adıdır. Aydınlanmaya, uygarlığa, devrimciliğe karşı yapılan ABD'ci darbenin adı. Ordu, TÜSİAD, milliyetçiler kol kola girip yıktılar Cumhuriyeti. Komünizm korkusu nasıl esir almışsa hepsini, uzlaşıverdiler. Sonra da birbirlerini kazıkladılar. Şimdi ekranda darbe mağduru olduğunu iddia eden ülkücülere anımsatmak gerek; 'Siz devletle iş gördüğünüz halde kenara atıldığınız için kızgınsınız! Fikriniz iktidardı, bazılarınız mahpustaydı!' Yani devrimcilerle durumlarının eşitlenmesi mümkün değildir. 12 Eylül 1980 devrimcilere yapılmış darbedir!" (Enver Aysever, Cumhuriyet, 12 Eylül 2019).
Bu "yurttaş"ın "devrimci" dediği Marxsist Lenistler yani komünistler... O zaman "komünist" deyince millet irkilir, "Bana küfür mü ediyorsun!" diye çıkışırdı. Onun için, kimin/kimlerin maşası olduklarını bildiklerinden ancak kendi aralarında komünistlikleriyle övünebilirlerdi. Maalesef kananlar da çoktu.
Darbeciler, "şartların olgunlaşmasını" beklediklerini açıkça ifade etmişlerdir. Yaptıkları ülkeye ihanettir.
ABD'nin 12 Eylülcüleri niçin nasıl desteklediği tam bilinmiyor. Hatta Paul Henze'nin, ABD Başkanı Jimmy Carter'a "Bizim çocuklar başardı." dediği de tartışmalıdır. M. A. Birand ses kaydını yayınladığı iddia ediliyor; ancak, Henze, "Boys in Arkara did it." dediğini, sözünü Birand'ın çarpıttığını söylüyor. Bu mesele ayrı.
Yukarıdaki satırların yazarı "yurttaş", "milliyetçiler" derken nasıl bir açık verdiğinin farkında değil. Milliyetçilik reddedildiği, "ayaklar altına alındığı" anda, asıl niyet ortaya çıkar. İnsanın kendisini, ülkesini "dış güçler"in maşalarına karşı savunmak ne zamandır suç?
Ülkücülere bir de "Amerikancı" demezler mı?! 12 Eylül öncesinde, duvarlarda hangi sloganları yazdı Ülkücüler? "Ne Amerika, ne Rusya ne Çin! Her şey Bağımsız Türkiye için!" ve benzerleriyle duvarları donatmadılar mı?!
Yanı başımızda pusuya yatmış Sovyetlere karşı, "Devrimci" dediklerinin tek bir sloganı var mı? ("Pusu" meselesini eski Sovyetler içinden bir komşu ülkede bana bizzat anlattılar.)
Hem komünist hem Atatürkçü olunamaz. Atatürkçüyüm diyen solcular, halkı kandırıyorlar. M. Kemal kesinlikle "komünizm"e karşıdır. Burada kendi kaleminden örneği de kaç defa verdim. (Dört Rapor-Müttefik Kuvvetler Komisyonu'nun Yunan Mezalimi'ni Araştırma Raporları 1919-1921, Tarihçi Kitapevi, s. 165).
Bir de Türkeş'in ABD bağında ısrarlılar. ABD'nin Türkeş'e nasıl baktığı kendi belgeleriyle ortaya konmuştur. Bu belgeleri de bizim Türkeş kitabımızda görebilirsiniz.
Yine Sovyetlerin Ülkücülere karşı tayakkuzunu, Özbekistan'da ilk Turan Teşkilâtı'nı kuran Cihangir Muhammed'le yaptığım röportajda okursunuz. İnternette var.
Peşin hüküm insanı bataklığa sürükler.